30 Kasım 2008 Pazar

''Zavallı'' Erdoğan Arıca!! - Zavallı Rıdvan

Futbol şov işidir. Futbol güzelliktir, görüntüdür, şık hareketlerdir, çalımlardır. Göz zevkidir. Avrupa Messi, Ronaldo çalım atınca, artislik hareket yapınca, oo oo ne süper hareket deniyor. Hayranlıkla izleniyor. Ee bu maçta lincoln yapınca ne değişti, ey Erdoğan Arıca.

Sen hangi sıfatla Lincoln'ün üzerine yürüyorsun? Sen kimsin? Sen kimsin? Lincoln ne rakibe küfür etmiştir, ne hakaret etmiştir, ne senin futbolcuların gibi kasaplık yapmıştır.. Sadece 'futbol' oynamıştır. Sanane be adam yaptıysa. Sen futbol oynatsana takımına.

Yorumculuk yap. Teknik direktör ol. Nöbetçi teknik direktörlük yap. Senelerdir tek başarı kazanama. Sürekli düşen takımların nöbetçi hocası ol. Bi bok yapma yani. Sonra gel Lincoln'e dayılan.

Ulan futbol bu futbol. Şov. Güzellik. Senin o küçük beynine sığmayacak güzellikte bir şey futbol. Lincoln tribünler için, kendi için, takımı için yapmıştır. Sana ne Erdoğan Arıca? Sen kimsin?

Lincoln bugün yine 10 numara futbol oynamıştır. Takımının en iyilerindendir. Zekası ancak dayılanmaya yeten 'küçük' Erdoğan Arıca, aklınca artislik yapmıştır. Ona diyecek tek kelime; televizyonlardan göründüğü gibi olduğu, nöbetçi td kalitesinde olduğu, sıfatsız amaçsız gereksiz artist olduğu, yani ''Zavallı'' olduğudur.

Edit: Ulan yönetim, ulan hoca, ulan takım; sahip çıkın Lincoln'e be. Sanki yanlış bir şey yaptı yahu. Güzellik ulan bu, futbol bu. İsmail Güldüren olacağına Lincoln olsun, Arda olsun, Alex olsun be. Seviyesiz aptal Arıca..

Edit 2: Taraftar, lincoln bu kadar iyi oynuyorken bu kadar takımı sırtlıyorken, oyuncusuna sahip çıkmalı, onu ezdirmemelidir. Son sözüm de Arda'ya: Senin işin orada Arıca'yı sakinleştirmek değil, takım arkadaşını korumaktır Arda. Sen takım arkadaşını, Lincoln'ü, Galatasaray'ı koruyacaksın, senin görevin bu.

Edit 3: Şu Erman'ın Lincoln'den ne isteği var be anasını satayım. Her boka bir şey söylüyor. Tarafsız ol be adam. Ayıp be. Galatasaray kazanınca hakeme bok atın hemen. Lincoln'e bok atın hemen. Ayıp ya. Ayıp be. Ulan aldığınız paradan utanın be.

Rıdvan Dilmen; Lincoln için, topuk pas verme, no-look pas atma, top sektirmeyeceksin dedi. Allah'ından bul diyorum bende. Allah'ından bul be. Ayıp be. Sen kimsin be. Yuh ya. Bu kadar olamaz ya. Allah ıslah etsin sizi be. Lincoln fazla size be.

HELAL OLSUN

Akşama doğru derbi yazısı, galatasaray hacettepe yazısı falan burada olacak ta şunu not düşmek istedim hakikaten. Galatasaray 'engelsiz' basketbol takımı, lig şampiyonluğu, avrupa, dünya şampiyonluğundan sonra 'kıtalararası dünya şampiyonluğunu da kazandı. Helal olsun.. Saygı ile eğiliyorum. Helal olsun.

26 Kasım 2008 Çarşamba

Ayıp! Orası Galatasaray!

Adnan Polat: Bizi yüzüstü bıraktı gitti, ayrılmasına şok olduk... (kalli için söylenen sözler..)

Kalli: Bana tetikçilik yaptırdılar kadrodan adam yollattılar, işime karıştılar.. (Polat için söylenen sözler)

-Takımın süperyıldızlarından Lincoln'ü küstüren 1 sezon hayatı zindan eden, en verimli döneminde kadro dışı bırakan hoca değil mi Kalli?

-Hani o orta sahada Servet-Lincoln ikilisini oynatan hoca değil mi Kalli?

-Bütün oyuncuların nefret ettiği, takımı yönetimi yarı yolda bırakan hoca değil mi Kalli?

Ve siz bütün bunların üzerine Kalli'yi ''teknik danışman'' (?) olarak göreve getiriyorsunuz.. Nedir teknik danışman? Ne iş yapar? Skibbe'nin yardımcıları gönderdiniz birde üzerine bu kadar olaydan, sözlerden sonra Kalli'yi getiriyorsunuz. Güya Skibbe ile alakası yokmuş. El insaf ya. Hakikaten bu kadar düşemez Galatasaray yönetimi. Ayıp ya.

Orası Galatasaray.. Siz var olan bütün gelenekleri, Galatasaray görgüsünü paramparça ettiniz. Sizin yaptığınız en kibar ifadeyle ayıptır. Ayıp..

Adnan Polat ve yönetimi, Canaydın felaketinden sonra Galatasaray'a ilaç gibi gelmiş, çok doğru işler yapmıştır. Ama bunlar, bu yapılanlar olmaz, olamaz. Orası Galatasaray. Siz bu kadar düşemezsiniz. Yahu aklım almıyor, bu kadar olay yaşanmış, bütün basının önünde adama bizi yarı yolda bıraktı gitti demişsin birde üzerine göreve tekrar getiriyorsun. Olur mu ya?

Nedir bu Kalli hayranlığı ya. Ne işiniz var sizin hala Kalli ile? Bunlar Galatasaray geçmişine geleneklerine sığar mı? Ne olacak Lincoln, Arda, Kewell bir anda sönse? Kim hesabını verecek bunun?

Ayıp ya. Ayıp. Olmaz bu kadar. Olimpiakos'u da izlemişti Kalli. Hani yönetici Mehmet Helvacı '' işini iyi yapan devam eder'' demişti ya Kalli için. Hani Adnan Sezgin de ''yok öyle bir şey Kalli görevde değil'' demişti. Hani siz birde Skibbe'nin yardımcılarını göndermiştiniz. Hani birde Terim'le görüşmüştünüz. Hani Skibbe görevde iken!!

Sizin yaptıklarınız Galatasaray'a yakışmıyor. Ayıp. Tek kelime ile Ayıp...

25 Kasım 2008 Salı

Fenerbahçe-Porto Maç Önü

Az bir zaman kaldı Fenerbahçe-Porto maçının başlamasına. Önemi mağlum. Fenerbahçe'nin oyun anlamında olmasa da skor bakımından bir yükselişi vardı son dönemde. En son Ankaragücü'nü de geçseler iyice yüksek moralle çıkacaklardı bu akşam. Şimdi pek de moralli olduklarını söyleyemeyiz. Baskı altında olacaklar. Kazanmaları şart çünkü. Burada bir noktayı kendi açımdan söylemeleyim. Kazanmaları şart dedim ama bunu uefa getirisi için söyledim. Yani bu maçtan 3 puan da alınsa gruptan çıkma ihtimali olduğunu düşünmüyorum Fenerbahçe'nin. Hedef uefa olmalıdır ki zaten gerçekte de odur kanımca. Neyse devam edersek; baskı kötü bir psikoloji sağlayacaktır oyunculara ki burada Fenerbahçe'nin en büyük avantajı Porto'nun hakikaten aman aman bir takım olmadığıdır. Yenilebilir bir takım Porto. Tabi buna Fenerbahçe'nin inanması lazım.

Dezavantajlardan devam edersek, baskı dediğimiz mereti Lugano'suz Fener tandemi nasıl kaldıracak, kafamdaki en büyük soru bu. Selçuk hakkında ise ben bir şey söylemeyeyim, en nazif ifade ile 'iyi futbolcu değil o' diyerek işin içinden çıkayım.

Bugün Arsenal'de Kiev'i yeneceğinden muhtemelen, Fener bu maçı alamazsa 3 puanda kalacak Kiev'in de 6 puanı olacak. Hakeza Porto'da 7 puan yapacak. Olası bu sonuçlarla son haftaya bakarsak, Kiev-Fener maçına: Kiev garantilemiş olmayacak, gruptan çıkma şansını tamamen yitirmiş olmayacak aynı Fener gibi kazanma zorunluluğunda olacak ki gruptan çıkabilsin, bu da zor hava şartlarında, zor deplasmanda 3 puan almayı çok çok zor bir ihtimal haline getirecek Fenerbahçe açısından.

Kısacası Fener bugün kazanabilir, kazanmak zorunda. Kazanamazsa bana göre sadece var olan uefa'ya devam ihtimali de yok olur..

Vize Time!!

Kusura bakmayın yazamadık belli bir süre.. Ancak bahsettiğim gibi vize dönemi olduğundan bu durum.. Cuma günü eski hıza döneceğiz inşallah. Yinede bugün bahsetmek istediğim bir kaç konu var. Onları belli zaman aralıklarıyla blogda bulabileceksiniz. Tekrar gecikme için özür dileyerek, yazmaya koyulayım..

17 Kasım 2008 Pazartesi

Lin10

Dün gece'de bu seneki alışılmış resitallerinden birini ekledi Lincoln. Hagi'den beri hiç bir Galatasaray'lı topçu onun kadar sevilmedi. Aşık ona tribünler taraftarlar. Bende.. Saygı gösterilecek düzeyde oynuyor. Harika oynuyor. İpleri eline almış durumda hücümda. Savunmada düşmüyor, 90 da pres yapıyor. Depar atıyor, düşmüyor, çalımlıyor, koşuyor, gol atıyor, attırıyor, seviyor, seviliyor, her şeyi yapıyor Lincoln. Bu sevgiyi hak ediyor. Seni izlemek zevk Lincoln.

not: yakın zamanda lincoln ile ilgili direk duygularımı anlatacağım bir yazı yazacağım. benim de ona sevgim çok büyük.

PARÇALI

Dün Ali Sami Yen'de Galatasaray vardı.. Sarı kırmızı Galatasaray. Parçalı Galatasaray. Klasik, akıllardaki Galatasaray.

Lütfen; kimse hangi forma ile çıkılacağını belirleyen, Ali Sami Yen'de her maça sarı-kırmızı parçalı, beyaz şort, beyaz çorap ile çıksın Galatasaray. Forması budur Galatasaray'ın. Lütfen. Bu değişmesin evde oynarken. Mükemmel nedir sorusuna, 'budur' diyebileceğim formadır bu. Harikulade bir görüntüsü vardır. Değişmesin, lütfen..

Dün parçalıya tekrar hoşgeldin dedik, bir daha gitmemesi dileğiyle..

You Are The Best ARDA TURAN

Dikkat et kendine.. Lütfen.. Sen çok değerlisin. Sen çok büyük bir adamsın. Sen gerçek bir Galatasaray'lısın. Biz sana çok değer veriyoruz, seni çok seviyoruz. Dikkat et kendine.. Üzme. Lütfen...

Galatasaray-2 Belediye-0

Bugünü biraz Galatasaray'a ayırdım. Maçı, Arda'yı, Lincoln'ü, ''parçalı''yı anlatacağım.. Yarın daha genel bir hafta değerlendirmesi ve Avrupa yorumları gelecek..

Geçen haftanın moral bozukluğu devam ediyordu Galatasaray'da ki çok da belli oldu dün gece.. Tekrar morallerin düzelmesi için, taraftarla aranın artık tamamiyle sıcak hale gelmesi için buradan alınacak galibiyet önemliydi. Biraz stres, biraz hırs ile başladı Galatasaray oyuna.

4-2-3-1 e Galatasaray artık alıştı ve bu sistemi öğrendi. İleriye dönük dörtlünün inanılmaz yetenekli olması her zaman gol şansı yaratıyor ki Galatasaray'a bunu dünde gördük. Savunma'da da top rakipte iken herkesin topun arkasına geçmesini başarabiliyorlar artık. Skibbe eleştirilmesine rağmen bu kadroyu 'takım' yapıyor, kabul etmek, takdir etmek lazım.

Senelerdir (Hagi'den beri) duran topta etkinliği olmayan Galatasaray artık duran toplarda çok tehlikeli bir takım oldu. Lincoln'e Kewell'a Arda'ya Baros'a pay çıkartmak gerekir yine bu bağlamda. Baros demişken, kötü olduğunu düşünmüyorum. Topu ilerde tutabiliyor, tekniği ile 4'lü paslaşma trafiğinin kendi ayağını sağlayabiliyor ki bu 4-2-3-1 in önemli kademelerinden..

Galatasaray dün gece zorlanmadan kazandı bana göre. Hani yesede fazlasını atabilecek havayı verdi bize. Moral oldu, iyi futbol keyif verdi.

Belediye bu ligin iyi takımlarından. Hocaları kaliteli. İyi de devam edeceklerdir yollarına.

14 Kasım 2008 Cuma

Galatasaray-1 Kayserispor-0


Öncelikle taraftar tepkisinin bu kadar olacağını tahmin etmemşitim. Tribünlerin boş kalması değil söylemek istediğim ki bir önceki yazıda anlattım onuda. Susma eylemi, garip küfürlü tezahurat pek hoş olmadı. Tepki gerekliydi bencede ama sanki biraz fazla oldu..

Maça dönersek, kupa maçlarına uygun(!) aşırı zevksiz sıkıcıydı diyebiliriz. Bilalaziz gibi kasaplarla yolan çıkan, sahanın her yerinde Galatasaray'lı oyuncuları özellikle Lincoln'ü biçme, öldürme isteğini takımın oyun planı haline getiren Kayseri hocası Tolunay Kafkas gözümde değerini bir hayli yitirmiştir. Tabi hakeminde bunlara hiç sesini çıkarmaması hayret vericiydi. Her pozisyonda kötü niyetle sakatlamaya yönelik oynadı Kayseri dediğim gibi, hakemde eklenince bu dahice fikre(!), artık ben bile 'hakikaten sahada lincoln'ü biçmek serbest mi acaba?' diye düşündüm. Böyle mantaliteye, böyle hocalara, böyle futbolculara en ağır cezaların verilmesi lazım, ille de sakat çıkmasını beklemeden!

Maça dönemedik ama çokta anlatılacak bir şey yoktu. İki takımda kazanabilirdi. Son dakikada maçın en kötüsü Galatasaray adına Aydın golü attı çeyrek finalin kapısını açtı..

Bir an önce bitmesi, galibiyetle bitmesi isteniyordu galatasaray adına. Kimsenin morali yerinde değildi ki galibiyet bu bağlamda da iyi oldu. Haftasonu oynanacak Belediye maçında neşeler yerine gelecektir.

13 Kasım 2008 Perşembe

Galatasaray-Kayserispor

Galatasaray tarafına bakmadan önce bir şeyler söylemek istiyorum Kayseri ile ilgili.. Amacı her zaman büyük Kayserispor'un. Ülke puanımız yüksek olmadığından ilk iki şl'ye, 3. 4. ve türkiye kupası sahibi uefa'ya gidiyor. Kısacası avrupaya gitmek isteyen takımın ya 4. (gs-fb-bjk'yi ilk 3 sayarsak) Kayserinin hedefi yüksek demiştik.. Şl hayal olduğundan uefa'nın olabilitesi daha yüksek. Nitekim geçen senede bunu yaptılar ve uefa'ya katıldılar. Tıpkı geçen sene yaptıkları gibi bu senede bunu yapmanın en kısa ve nispeten kolay yolu Türkiye Kupasını almak. Özellikle gruplardan çıktığınızda, ilerki bölümlerde ikili maç olduğundan kupaya devam etme şansınız yükseliyor. Kayseri bu kupayı ciddiye alıyor ve belkide ligden daha çok önemsiyor. İlk maçında da puan kaybetti kendi evinde, gruptan çıkmak için bu maçta ellerinden geleni yapacaklardır..

Galatasaray içinse, şöyle söze gireyim.. Öncelikle tribünlerin boş olmasından bahsedeyim. Bence sebep, taraftarın tepkisi değil. Böyle bir şey yok. Sebep; hafta içi olması, dönüş saatinin trafikle birlikte, gece geç saatleri bulması ve yine hafta içi olduğundan bunun göze alınamayacak olması, kupa formatı dolayısıyla galatasaray için taraftar gözünde 'dandik' maç olması, ve belki size garip gelecek ama tribüne giden çoğunluğun yaşının 18-22 yaş aralığında olması, dolayısıyle ''vize'' dönemi olduğundan, taraftarın gelmeme sebebi ortaya çıkıyor..

Maç içinse; Galatasaray oynadığı her turnuvaya kupa amacı ile çıkar diyebiliriz. Amaç budur yani. Kadroda rotasyon var gibi ama ciddiyetide elden bırakmamış ki Skibbe bence doğruda yapmış. Hafife alınacak maç değil. Kolay maç değil.

Moral lazım Galatasaray'a. Üzüldüler tabiki onlarda Fener mağlubiyetinden. İlerki maçlarda etki-tepki olacağını ve Galatasaray'ın yükselişe geçeceğini düşünüyorum. Kupada gruptan çıkmak adına da kazanmalı Galatasaray. Güzel bir maç bekliyorum, Galatasaray kazanacaktır bence.. Kendi adıma da inşallah diyeyim güzel goller temennisiyle Galatasaray'dan. Tabi her iki takımada kırmızısız-sakatsız bir 90 dakka olsun inşallah.

Dualarla bitirdik yazıyı =), daha da gülmek için (bkz. Maskeli Servet, hakikaten korkutu bir o kadar da komik görünüyor)

Orada Bir Yerlerde Sarı-Kırmızı Olacaktı..!

Resimde gördüğümüz Galatasaray'ın 2008-2009 sezonunda giyeceği ''1.'' formasıdır. Lanse edilen budur. Sarı-kırmızı parçalı forma, beyaz şort, beyaz çorap..

17 resmi maça çıkmış Galatasaray bu sezon, şu ana kadar.. Bunların 8i iç sahada oynanmış. Toplam 17 maçta Galatasaray'ın sarı-kırmızı parça forma, beyaz şort beyaz çorap ile çıktığı maç sayısı 0 (yazı ile sıfır). Peki sezon başında bize söylenen ne? Hani buydu asli forması Galatasaray'ın.

Sadece 1 maça sarı-kırmızı parçalı forma ile çıkmış Galatasaray, onda da altta kırmızı şort ve çorap ile.. Birde siyah aptal iğrenç font var ki aman aman.. Numaralar isimler okunmuyor.. Kırmızının arkasına siyah fontu düşünen 'büyük' insana selamlar burdan!

Devam edelim.. Futbolcuların uğur denemesi deniyor her maça Hollanda forması ile çıkmamıza. Bakın, farklı renkte forma yapılır, her takımın vardır. Ama bunlar deplasmanda giyilir.Her deplasmanda da değil. Sadece bazı özel ve forma karışıklığı yaşanan maçlarda giyilir. Evindeki her maça takım asli 1. forması ile çıkar. Galatasaray geleneği bunu gerektirir. O zaman yapmasaydınız arkadaşım, Metin Oktay parçalı forması diye sunmasaydınız, demeseydiniz bizim 1. formamız bu diye..

Şu anlattığım durum rezalettir tek kelime ile. Galatasaray evindeki her maça, dışardaki maçların da önemli bir bölümüne sarı-kırmızı parçalı forma, beyaz şort, beyaz çorap ile çıkmalıdır. Çıkmak zorundadır. Uğur vs önemsizdir. Çünkü bir kulübün geleneği söz konusudur. Bir Manchester United'ın, Real Madrid'in, Juventus'un, Milan'ın, İnter'in, Liverpool'un Bayern'in kendi sahasında asıl forması dışında bir forma ile oynadığını gördünüz mü?...

Kendi sahanda her maç, her zaman 1. forman olarak gösterdiğin formayı, tamamiyle yani gsöterdiğin şekilde giymek zorundasın.. Bu kulüp adına zorunluluk olmalıdır.


Lakers Gözünden Celtics

Sevgili dostlar, bildiğinizi üzere bir lakers taraftarıyım. Bu sezonun devamı ve hafiften finaller hakkında bir şeyler karaladım. Bir laker gözünden okuyacaksınız yani..

Bir şekilde Celtics'den daha çok maç kazanıp, eğer finale çıkarsak ki inşallah, muhakkak saha avantajını elimize alabilmemiz lazım. Kabul çok iyiler ama kendi sahaları ve deplasmandaki oynadıkları 'oyun' arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum. Her takım kendi evinde daha iyidir normaldir ama buradaki fark: Boston kendi sahasında çok iyi, deplasmanda ise o müthiş özgüvenin nispeten olmadığı ve daha çekingen oynanan oyun..

Lig; galibiyet yüzdelerine, oyuna bakacak olursak, doğuda ve batıda iki başa ayrılmış durumda. Bir tarafı onlar bir tarafı biz çekiyoruz. Muhtemel olan da (inşallah sakatlıksız) iki takımında konferanslarını lider bitireceği.. Ama finalde saha avantajının önemi yine çok büyüyor. Dediğim performans farkının yanında, 'ya dışarda bir maç çalabilsek' psikolojisi ile 'evimizde kazansak şampiyonuz'un psikolojisi, yine bunun deplasmanda oynamaya verdiği rahatlık...Çünkü kendi evinde kazandığında yüzüğün geldiğini bilmek, deplasmanda daha rahat oynatır. Kaybedecek çok büyük bir şey yoktur sonuçta. Ne alsan kardır, büyük kardır...

Buna benzer bir
şeyler söylemiştim
ama tekrarlamakta fayda görüyorum.. Bu sene bizim ''yahu ne olacak, minnessota'ya evimizde bir maç kaybetmişsek, kötü günümüzdü bir şey olmaz'' deme lüksümüz olmamalı. Elimizden geldiğince maç kazanıp bu avantajı almamız gerektiğini düşünüyorum.

Bilmiyorum belki
kimilerinde bunun önemi bende yaptığı kadar etki yapmadı ama.. Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı çok çok büyük bir önemi var her maçın, her gecenin..

12 Kasım 2008 Çarşamba

Abi Ne oldu?

Efes Pilsen dağıldı: 90-68 (cska moscow)

- Abi noldu?
- Abi noldu, abi noldu.. Ananın amı oldu Asım..

(diyalog kutsal damacana'dan alıntıdır)

(sırf neşe olsun, güzellik olsun diye resme, efes kızlarını koydum)

(İlerde efes'in gidişatı, yapılanması ve geleceğinin ülker (gs cc, fb.ülk, bjk c.turka) gibi paylaşımlı olup olamayacağı hakkında yazacağım. Şimdiden de giriş cümlesi olsun bari: Len taraftarsız yersiz yurtsuz takım mı olur? Ayrıca kadro kalitesi final four seviyesinden ''biraz (!)'' uzak..)

A Beautiful Mind

Madem buradan seslenebiliyoruz bir çok kişiye. Futbol dışından, hatta biraz eskiden bir öneri getirmek istiyorum. Bir film tavsiye edeceğim. Gerçi tavsiyem saçma gelecektir sizlere ama halen benim gibi izlemeyen kalmışsa diye söyleyeceğim. Fortis Türkiye Kupası hiç zevk vermediğinden insan yapacak meşgale arıyor. Zaten kafa vizelerle dolu. Biraz kendimizle başbaşa kaldığımız dönemlerde de insan keyif alacağı şeyler yapmak istiyor. Eh en çok keyif aldığımız futbolunda kalitesi, kupa programında düşünce seçenekler azalıyor. Neyse çok fazla uzaklaşmadan döneyim konuya. Bir iki gün önce, evde cd kapları karıştırken ''Akıl Oyunları'' nın dvd'sini buldum. İsmini duymuştum ama izlemek kısmet olmamıştı. Aldım, koydum izledim.. Hayran kaldım.. Bu kadar etkileyici bu kadar güzel bir film olur mu? Sayısı 3 ü 5 i geçmez herhalde olsada.. Russell Crowe'ın önünde saygıyla eğilmek gerekir. Bu kadar zor bir rolü bu kadar gerçek bize yansıtabildiği için. Çok saygı duyulacak bir yapım, herşeyiyle.. Oyunculuk dediğim gibi inanılmaz, inanılmaz.. Hala benim gibi izlemeyen kalmışsa, daha fazla kalmasın derim. Bir yerden bulun izleyin. Mükemmel nedir? Budur, bence..

11 Kasım 2008 Salı

Trabzonspor-1 Beşiktaş-2

Gökhan ve Umut büyük topçu, golcü değiller. Colman'da değil.

Maç boyu Trabzon bastırdı çok iyi oyun olmasada başta maç öncesi yazımda söylediğim gibi son şansları olduğundan canları dişlerinde oynadılar, mücadele ettiler. Ama kaybettiler.. Seyirci takımı çağırdı. Helal valla. Hak ta ettiler bu çağırılmayı.

Beşiktaş'ın gittiği yol yol değil. Söylemedi demeyin. İyi değiller.

Trabzon Hüseyin'le, Colman'la, Umut'le bir yere varamaz. Savunma çekirdeği tamam ama ileriye muhakkak 'kalite' şart. Olmazsa olmaz bence..

Trabzon şu dakika itibariyle gruptan çıkma şansını zora sokmuştur. Kalan 2 maçını alsa bile. Antep'in de Beşiktaş'ın da minimum 6 yapacağını düşündüğümüzde (bana göre) hem ikilide doğal olarak Antep'in gerisinde olacak, hem de muhtemelen averajda Beşiktaş'ın gerisinde kalacak.

Hakem Bünyamin Gezer'e nacizane bir sorum olacak.. 80. dakika civarlarında trabzon ceza sahasının sol üst tarafında, korner atılırken cale'nin elle oynadığına karar verdin. Sen hani bunlara hep sarıyı basardın hocam. Hani nerede? (bkz. gs-ts lincoln 2.sarı kart) !!

Hadi Arsenal maçına.. Kanal a..

Kupa Zamanı

Vize dönemi olduğundan sıklıkla yazı yazamıyoruz affola..

Kupada bugün önemli bir maç var bildiğimiz üzere. Trabzon evinde Beşiktaş'ı ağırlıyor. İlk maçlarda Trabzon deplasmanda Antep'e yenilmişti. Beşiktaş'sa Antalya'yı 3-0 la geçmişti. Kupa dandik, kupa boktan, kupa önemsiz deniyor ama ilk turda gitmekte kötü baktırır adama. 5 takımlı grupta ilk iki çıkıyor. Burada genellikle gerçekleşen grubun favori takımlarının evdeki maçları kazanıp 1 2 çıkması şeklindedir. Ama, bu grup diğerlerinden güç dengesi olarak ayrıldığından dolayı bu maç gövde gösterisinden daha önemli bir hal almış durumda. Trabzon bu maçı aldı aldı, alamazsa bir daha Beşiktaş ve muhtemelen Gaziantep Belediye'yi yarın yenecek olan Gaziantepspor'u yakalayamaz. Çünkü, Beşiktaş ilerde G.Antep belediye'yi İnönü'de muhtemelen yenecek, Gaziantepspor ise dediğimiz gibi evinde oynayacağı 2 maç ve deplasmanda oynayacağı(!) Gaziantep belediye maçlarından yeterli puanı alacaktır. İddaa severlere üst diyerek, zevkli bir maç beklediğimi söyleyeyim. Trabzon şansız fikstür ve zor gruba karşı ilk ikiye girmek için kazanmalı bugün. İzleyelim görelim. 20.00 ligtv..

9 Kasım 2008 Pazar

Fenerbahçe-4 Lincoln-1

Bu akşam kadıköyde, 1 tane şerefsiz, (hüseyin göçek), 10 tane sahada amaçsız dolanan galatasaraylı futbolcu, 1 tane elinden geleni yapan çok iyi olan galatasaraylı futbolcu (lincoln) vardı.. Bir galatasaraylı olarak takımım budur, bu akşam.. Fenerbaheçe 11 kişi iyi veya kötü değil, inanarak mücadele ederek oynadı ve kazandı. Bahsettiğim şerefsiz, gece yattığında nasıl uyuyacak, vicdan, kul hakkı, günah, gibi kavramlara sahip mi bilmiyorum. Galatasaraylı futbolcuların aynaya bakıp ’ben kadıköyde oynamaktan korkmuyorum’ demesi ve buna bir şekilde inanması lazım. Korktukları belli ki lincoln gol attıktan sonra ayaklarına gelen her topu dikmeye çalıştılar. Kafasında bu maçı kaybederek çıkmış yine galatasaray, buna çözüm bulmadan bu korkuyu baskıyı (ne derseniz) yenemeden kafalarında, buradan galibiyet alamaz galatasaray. Allah aşkına, sahada panik olmayan sadece futbol oynamayı kafasına koyan bunu yapan, layıkıyla yapan, 1 ( yazıyla ’bir’) adam (lincoln) olur mu ya? Biraz da Arda kalktı bu baskıdan. Gerisi hikayeydi. Psikolojij açıdan bir şeyler değişmeden, dediğim gibi galibiyet imkansız galatasaray adına. Fenerbahçe ne kadar kötü olsada, bu maça kazanacağına inanarak buna gerçekten inanarak çıkıyor. Sonuç ta bu oluyor. Maç başlamadan futbolcuların kafasındaki, (dikkat edin sahada oynanan oyunu konuya dahil etmiyorum bile ki önemli olmuyor bu, galatasaray iyi başlayıp gol bulsada değişmiyor çünkü) düşünce sonuca direk etki ediyor. Bir taraf kazancağına inanırken öbür taraf bir iki kişi hariç kafasında binlerce tilkiyle çıkıyor. Sonuçta bu oluyor..

Buradan sonrası biraz taraftarlıkla söylenmiş şeyler olacak..

Haydi bastır galatasaray
En büyüksün galatasaray
yönetim futbolcu taraftar
şampiyonsun GALATASARAY

moralimizi bozmayalım, şampiyonda olacağız, uefa'yı da burada alacağız. biz iyi bir takımız. inanın galatasaraylılar. inanın. biz galatasaraylıyız.

2 Kasım 2008 Pazar

Eskişehir-Fenerbahçe 2-2

Maç öncesi Fener'in zorlanacağını düşünmüyordum açıkçası. Tahmin ettiğim, Eskişehir'inde bursa gibi havaya girerek oynamasıydı ki hiç öyle olmadı. Rıza Çalımbay hakikaten taş gibi bir takım çıkartmış ortaya. Maçta değinilecek 4 ünsur var bana göre.

Alex: Elinden geleni yaptı yine ama kadro kalitesi zayıf diyoruz anlatamıyoruz. Pes oynanmadığından Alex her maçı kazanmaya yetmiyor. Hele rakip köpek gibi koşarken.

Guiza: Büyük fiyasko. Eh be arkadaşım neyi atıcan Allah aşkına. Göstermelik koşularla olmuyor bu iş. Gol atman lazım. Maalesef traş makinesi olma yolunda ilerliyor Guiza.

Eskişehir bütünlüğü: Hele 10 kişi kaldıktan sonra saygı duyulacak bir iş yaptılar. Kazanabilirlerdi bile. 10 kişi ile Fener'i maç ''2-2'' iken baskı altına almak büyük iş. Youla az bir topçu olsa bugün sonuç farklı olabilirdi.

Hakem: Direk kararları anlatamam burada ama çok çok kötüydü diyebilirim rahatlıkla. Maçta bi hakem niye bu kadar öne çıkar anlayamıyorum. Bırak arkadaş sen sadece maçı yönet, adil ol. Niye bu kadar ön plandasın hep. Genel Türk hakemleri gibi. Yani, Fenerbahçe lehine verdiği fazlaca yanlış karar vardı bu da sonuca etki etti..