28 Ekim 2008 Salı

İçindeki Nefreti Bırak Be Adam

Bir kaç şey söylemek istiyorum bu Tanburacı'nın öfkesi hakkında. Fazla uzatmayacağım. Malumunuz Osman Tanburacı adlı şahsiyetin, Fatih Terim ile arasında bir mevzu geçmiştir. Belçika maçımızdan sonra, hakkında 'saçma' bir yazı yazan Tanburacı'yı arayan Terim, aralarında geçen bu ''özel'' konuşmada, kötü sözlerde bulunmuştur. Terim, her insan evladının düşündüğü gibi telefondaki ''özel'' konuşmalarının, iki kişinin arasında kalacağını düşünmüştür. Ancak sayın Tanburacı, ''3. sınıft seviyesi, -öğretmenim fatih bana bunu bunu dedi-'' mantığıyla hareket ederek, bu ''özel'' konuşmayı halka, topluma açıklamıştır. Amaç, gayet tabiki Terim'in, tıpkı istediği gibi zarar görmesidir. Bunu da yapmıştır.

Tabiri yerindeyse bu ispiyonculuk mantığının ve hareketinin doğru olmadığını, bunu yapmanın çok yanlış olacağını, bir kişinin özel kalacağını tahmin ettiği (ki normal yaşantıda -iki kişinin arasında olan- gibi bir kavram vardır), buna dayanarak söylediği sözlerden dolayı darağacına asılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar zaman sonra neden tekrar bu konuya döndüğüme gelmeden şunuda belirteyim. Bir insanın bir insana hakaret, küfür etmesi hoş bir şey değildir, doğru bir şey değildir. Bunu savunmuyorum. Ancak, hepinizin-hepimizin telefonda, yüzyüze yaptığımız konuşmalarda, geçen sözlerin arada kalacağını bilerek hareket ettiğimizi söylüyorum. Burada geçen konuşmaların ''aa bakın bana ne dedi'' mantığıyla afişe edilmesi çok büyük yanlıştır. Siz günün birinde, özel kalacağını düşündüğünüz sözlerinizden dolayı genel bir tepkiyle karşılaşsanız ne hissederdiniz?

Evet, neden bu noktaya geldim bu kadar zaman sonra.. Şu sebepten dostlar; sayın Tanburacı bitmek tükenmek bilmeyen nefretini tarafsız olması gereken işine ve yazılarına bulaştırmaktadır. Şöyleki; ''ve de Terim hayatında hiç bu kadar başarısız olmamışken mukavelesini taltifen uzatıyorsa tek kelimeyle haksızlıktır!'' bu yazılar Osman Tanburacı'dan alıntılanmıştır. Buna en nazik ifadeyle, Yuh denir. Avrupa üçünlüğünü getirmiş bir teknik direktörü, hayatının en başarısız dönemi şeklinde ifade edersen, sana gülerler. Bu yazdıkları ilk değil sonda olmayacaktır büyük ihtimalle. Ha keza nefret dolu yazılarında bir kaç örnek daha vermek istiyorum:

''48 sene sonra Milli Takımı Avrupa Şampiyonası’na götürecek ve Nottingham’da gol atamadan geri dönecekmişsin...'' diyor Terim için..
Paşam, götüren kilimcinin kör oğlu mu?

''İtalya’da hocalık yapacak ama iki takımdan da uzaklaştırılacakmışsın...'' diyor Terim için..
İtalya'da görevden alınmak için önce orada çalışabilmek, o değere seviyeye ulaşmak gerekir sayın Tanburacı.

''EURO 2008’de hata üstüne hata yapıp, milleti kahrederek, ter akıtan futbolcuların kadere isyanıyla ve de şansın yardımıyla ilerleyip yine başarıyı kendinden menkul sayacakmışsın...'' diyor Terim için..
Buna artık bir şey söyleyemiyorum. Yuh diyorum. Günah diyorum. Ayıp diyorum...

İçindeki nefreti, gerçek dışı, saptırılmış ve yanlış bir şekilde yazılarına döken sayın Tanburacı'yı kendimce Allah'a havale ediyorum..

Hiç yorum yok: