futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
futbol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2009 Salı

Galatasaray-1 Sivasspor-1

Eğer şu maçta bu kadar topla oynayıp 1 pozisyona giriliyorsa Galatasaray'da orada bir sıkıntı vardır.

Oyuncuları veya teknik direktörü suçlamak yersiz olur bana göre. Sistemde o 4-2-3-1'in 3'ü çok önemli. O bölgede teknik becerisi yüksek, takımı hücuma taşıyacak oynamak zorunda. Aksi türlü gol atmanız imkansız hale geliyor. Aynen bugün olduğu gibi. Takımı hücuma taşıyacak o üçlüde, bölgesinin özellikleri taşıyan bir tek Arda oynuyor. Bütün hücum stratejisi, herşey dolayısıyla o oluyor. Ayhan'a, Barış'a ''neden 'o' pasları veremiyorsunuz, neden Baros'u pozisyona sokmuyorsunuz, neden tek pas hücumları yapamıyorsunuz'' diyemeyiz. Çünkü onlar 'o' futbolcular değil.

Şu takıma son 1 ayda ne oldu demeyelim lütfen. 1 ay önce izlediğiniz takımda Lin10-Arda-Kewell oynuyordu orada. Arkasında Barış-Topal(Ayhan) oynuyordu. O zamanda Baros'da büyük üçlüde harika bir futbol oynayabiliyordu. Doğrusu da bu ki oluyordu.

Ancak bugün bunu sağlayamıyor, bu futbolcuları bir arada oynatamıyorsanız bir sağlık kurulu(!)'na göz atmak gerekiyor artık. Kimsede 3-4 sakat olmuyorken Galatasaray'da, neredeyse tamamı çok önemli 11 sakat oluyorsa bir sorun vardır orada. Ki bu sorunun sonuçlarındandır bu beraberlik. Yine bu tür yaratıcı futbolcular olmadığı takdirde, Arda yine yalnız kaldığı takdirde, hücumda çok çok çok sıkıntı çekmeye devam eder Galatasaray.

Maça dair bugün Baros'da o üçlü birlikteliğinin olmamasından en çok etkilenen isimdi ki belki de Galatasaray'a geldiğinden beri en kötü futbolunu oynadı. Takımda en kötü isimdi bana göre. En iyisine de Arda diyebilirim. Elinden gelen herşeyi yaptı, hücum sadece onun üstünde olmasına rağmen.

Skibbe'ye de söyleyecek bir şey yok sonuçta adamın elinde Kewell, Lincoln, Nonda vardı da sokmadı mı? Bir tek hücuma yönelik Yaser vardı onu aldı zaten. Ne yapabilirdi ki. Sisteminin temel elemanları yoktu.

Sağlık kurulu bu önemli pozisyonda ki oyuncuları iyileştirmeye bakmalı. Çok ihtiyaç var onlara. Her maç, her an..

Sivasspor istediğini aldı diyebiliriz. Yalnız oynadıkları futbol, insanı futboldan soğutur söyleyeyim. İlk yarıda 11 kişi, ikinci yarıda golden sonra 25(!) kişi yarı sahasından çıkmadı Sivas ki belki de maçı 2-0'a getirip turu garantiliyebilirlerdi. Bilica kötü biri. Yinede turu geçen tarafın Galatasaray olacağını düşünüyorum. Yarın görüşmek üzere..

3 Aralık 2008 Çarşamba

Galatasaray-Hertha Berlin Maç Önü

Malumunuz 21.45'te güzel anılarımızın olduğu Berlin deplasmanında olacağız dostlar. Biraz maç önü Galatasaray'a ve olasılıklara bakacağız şimdi.

İyi oynamayan bir Galatasaray var (vasat oynayan ama bu oyunu kepazelik diye gösteren medya var!). Formda bir Berlin ekibi var. Hani kağıt üstünde derler ya, işte orada herşey Galatasaray'ın kaybetmesi sonucunu çıkarıyor bize. Deplasmanlarda kötü oyun süregelmiş, son dönem genel formsuzluk var, hoca tartışılıyor, geçen hafta Metalist'e yenilinince idam sehpaları hazır edilmiş durumda zaten.. Evet eğer futbol matematikse sonuç belli denilebilir. Ama değil. Olumlu yönleride var maçın. Öncelikle Galatasaray daha iyi bir takım. Galatasaray'ın en çok istediği ortam oluşacak maçta şöyle ki; berlin'in kazanması şart ve galatasaray'ın üstüne gelmek zorunda, bu da Galatasaray'ın rahat ettiği, keyif aldığı, keyif verdiği oyun tarzı oluyor. Skibbe-Kalli-Lincoln üçlüsü Alman futbolunu bilirler bu avantaj sağlayabilir. Birde taraftar desteği var ki hatırlatma açısından 2000'de ki Dortmund-Galatasaray maçını aklımıza getirelim...

Daha önemli kısım ise sonuçlara göre ne olacağı. Öncelikle belirteceğim konu; 2. ve 3. olma durumunda bir üst turda, ilk maç deplasmanda ikinci maç iç sahada oynanacak. Bu durum, takımların içerde ne kadar mücadeleci olduğunu düşündüğümüzde, son maçta seyirci-baskı-rakibe verilen korku gibi faktörlerle çok büyük avantaj getiriyor. Geçen sene 'ilk maçta' Leverkusen'i ezen ama gol atamayan Galatasaray hatırlarsınız deplasmanabu oyunun verdiği umutla gitmişti. Ama son maç deplasmanda pek olumlu olmamıştı. Bu avantajı kazanmak şart ve çok önemli.. Galatasaray eğer bu maçı kazanırsa büyük ihtimalle 1. olacak ve diğer uefa gruplarında 3. olan takımlardan biri ile oynayacak. Berabere kalırsa yine büyük ihtimalle 2., daha az ihtimalle 1.olacak. Şu durumda çıkamama ihtimali yok gibi Galatasaray'ın. Yenilirse 3. olma şansı artıyor. Bu sene Şl takımlarının Uefa takımları ile arasında fark yok. 3. olacak Şl takımları ile hiç yok. Bu sebepten 1. yerine 2. olmak 'başarısızlık' diye nitelendirilemez bence. İkisi de büyük başarıdır günün koşullarında. Benzer ortak avantajlar taşır.

İnşallah, umarız bugün Galatasaray kazanır bizi, milletimizi, Berlin'i dolduracak Türkleri mutlu eder. Başarılar Galatasaray.

17 Kasım 2008 Pazartesi

Galatasaray-2 Belediye-0

Bugünü biraz Galatasaray'a ayırdım. Maçı, Arda'yı, Lincoln'ü, ''parçalı''yı anlatacağım.. Yarın daha genel bir hafta değerlendirmesi ve Avrupa yorumları gelecek..

Geçen haftanın moral bozukluğu devam ediyordu Galatasaray'da ki çok da belli oldu dün gece.. Tekrar morallerin düzelmesi için, taraftarla aranın artık tamamiyle sıcak hale gelmesi için buradan alınacak galibiyet önemliydi. Biraz stres, biraz hırs ile başladı Galatasaray oyuna.

4-2-3-1 e Galatasaray artık alıştı ve bu sistemi öğrendi. İleriye dönük dörtlünün inanılmaz yetenekli olması her zaman gol şansı yaratıyor ki Galatasaray'a bunu dünde gördük. Savunma'da da top rakipte iken herkesin topun arkasına geçmesini başarabiliyorlar artık. Skibbe eleştirilmesine rağmen bu kadroyu 'takım' yapıyor, kabul etmek, takdir etmek lazım.

Senelerdir (Hagi'den beri) duran topta etkinliği olmayan Galatasaray artık duran toplarda çok tehlikeli bir takım oldu. Lincoln'e Kewell'a Arda'ya Baros'a pay çıkartmak gerekir yine bu bağlamda. Baros demişken, kötü olduğunu düşünmüyorum. Topu ilerde tutabiliyor, tekniği ile 4'lü paslaşma trafiğinin kendi ayağını sağlayabiliyor ki bu 4-2-3-1 in önemli kademelerinden..

Galatasaray dün gece zorlanmadan kazandı bana göre. Hani yesede fazlasını atabilecek havayı verdi bize. Moral oldu, iyi futbol keyif verdi.

Belediye bu ligin iyi takımlarından. Hocaları kaliteli. İyi de devam edeceklerdir yollarına.

14 Kasım 2008 Cuma

Galatasaray-1 Kayserispor-0


Öncelikle taraftar tepkisinin bu kadar olacağını tahmin etmemşitim. Tribünlerin boş kalması değil söylemek istediğim ki bir önceki yazıda anlattım onuda. Susma eylemi, garip küfürlü tezahurat pek hoş olmadı. Tepki gerekliydi bencede ama sanki biraz fazla oldu..

Maça dönersek, kupa maçlarına uygun(!) aşırı zevksiz sıkıcıydı diyebiliriz. Bilalaziz gibi kasaplarla yolan çıkan, sahanın her yerinde Galatasaray'lı oyuncuları özellikle Lincoln'ü biçme, öldürme isteğini takımın oyun planı haline getiren Kayseri hocası Tolunay Kafkas gözümde değerini bir hayli yitirmiştir. Tabi hakeminde bunlara hiç sesini çıkarmaması hayret vericiydi. Her pozisyonda kötü niyetle sakatlamaya yönelik oynadı Kayseri dediğim gibi, hakemde eklenince bu dahice fikre(!), artık ben bile 'hakikaten sahada lincoln'ü biçmek serbest mi acaba?' diye düşündüm. Böyle mantaliteye, böyle hocalara, böyle futbolculara en ağır cezaların verilmesi lazım, ille de sakat çıkmasını beklemeden!

Maça dönemedik ama çokta anlatılacak bir şey yoktu. İki takımda kazanabilirdi. Son dakikada maçın en kötüsü Galatasaray adına Aydın golü attı çeyrek finalin kapısını açtı..

Bir an önce bitmesi, galibiyetle bitmesi isteniyordu galatasaray adına. Kimsenin morali yerinde değildi ki galibiyet bu bağlamda da iyi oldu. Haftasonu oynanacak Belediye maçında neşeler yerine gelecektir.

13 Kasım 2008 Perşembe

Galatasaray-Kayserispor

Galatasaray tarafına bakmadan önce bir şeyler söylemek istiyorum Kayseri ile ilgili.. Amacı her zaman büyük Kayserispor'un. Ülke puanımız yüksek olmadığından ilk iki şl'ye, 3. 4. ve türkiye kupası sahibi uefa'ya gidiyor. Kısacası avrupaya gitmek isteyen takımın ya 4. (gs-fb-bjk'yi ilk 3 sayarsak) Kayserinin hedefi yüksek demiştik.. Şl hayal olduğundan uefa'nın olabilitesi daha yüksek. Nitekim geçen senede bunu yaptılar ve uefa'ya katıldılar. Tıpkı geçen sene yaptıkları gibi bu senede bunu yapmanın en kısa ve nispeten kolay yolu Türkiye Kupasını almak. Özellikle gruplardan çıktığınızda, ilerki bölümlerde ikili maç olduğundan kupaya devam etme şansınız yükseliyor. Kayseri bu kupayı ciddiye alıyor ve belkide ligden daha çok önemsiyor. İlk maçında da puan kaybetti kendi evinde, gruptan çıkmak için bu maçta ellerinden geleni yapacaklardır..

Galatasaray içinse, şöyle söze gireyim.. Öncelikle tribünlerin boş olmasından bahsedeyim. Bence sebep, taraftarın tepkisi değil. Böyle bir şey yok. Sebep; hafta içi olması, dönüş saatinin trafikle birlikte, gece geç saatleri bulması ve yine hafta içi olduğundan bunun göze alınamayacak olması, kupa formatı dolayısıyla galatasaray için taraftar gözünde 'dandik' maç olması, ve belki size garip gelecek ama tribüne giden çoğunluğun yaşının 18-22 yaş aralığında olması, dolayısıyle ''vize'' dönemi olduğundan, taraftarın gelmeme sebebi ortaya çıkıyor..

Maç içinse; Galatasaray oynadığı her turnuvaya kupa amacı ile çıkar diyebiliriz. Amaç budur yani. Kadroda rotasyon var gibi ama ciddiyetide elden bırakmamış ki Skibbe bence doğruda yapmış. Hafife alınacak maç değil. Kolay maç değil.

Moral lazım Galatasaray'a. Üzüldüler tabiki onlarda Fener mağlubiyetinden. İlerki maçlarda etki-tepki olacağını ve Galatasaray'ın yükselişe geçeceğini düşünüyorum. Kupada gruptan çıkmak adına da kazanmalı Galatasaray. Güzel bir maç bekliyorum, Galatasaray kazanacaktır bence.. Kendi adıma da inşallah diyeyim güzel goller temennisiyle Galatasaray'dan. Tabi her iki takımada kırmızısız-sakatsız bir 90 dakka olsun inşallah.

Dualarla bitirdik yazıyı =), daha da gülmek için (bkz. Maskeli Servet, hakikaten korkutu bir o kadar da komik görünüyor)

11 Kasım 2008 Salı

Trabzonspor-1 Beşiktaş-2

Gökhan ve Umut büyük topçu, golcü değiller. Colman'da değil.

Maç boyu Trabzon bastırdı çok iyi oyun olmasada başta maç öncesi yazımda söylediğim gibi son şansları olduğundan canları dişlerinde oynadılar, mücadele ettiler. Ama kaybettiler.. Seyirci takımı çağırdı. Helal valla. Hak ta ettiler bu çağırılmayı.

Beşiktaş'ın gittiği yol yol değil. Söylemedi demeyin. İyi değiller.

Trabzon Hüseyin'le, Colman'la, Umut'le bir yere varamaz. Savunma çekirdeği tamam ama ileriye muhakkak 'kalite' şart. Olmazsa olmaz bence..

Trabzon şu dakika itibariyle gruptan çıkma şansını zora sokmuştur. Kalan 2 maçını alsa bile. Antep'in de Beşiktaş'ın da minimum 6 yapacağını düşündüğümüzde (bana göre) hem ikilide doğal olarak Antep'in gerisinde olacak, hem de muhtemelen averajda Beşiktaş'ın gerisinde kalacak.

Hakem Bünyamin Gezer'e nacizane bir sorum olacak.. 80. dakika civarlarında trabzon ceza sahasının sol üst tarafında, korner atılırken cale'nin elle oynadığına karar verdin. Sen hani bunlara hep sarıyı basardın hocam. Hani nerede? (bkz. gs-ts lincoln 2.sarı kart) !!

Hadi Arsenal maçına.. Kanal a..

Kupa Zamanı

Vize dönemi olduğundan sıklıkla yazı yazamıyoruz affola..

Kupada bugün önemli bir maç var bildiğimiz üzere. Trabzon evinde Beşiktaş'ı ağırlıyor. İlk maçlarda Trabzon deplasmanda Antep'e yenilmişti. Beşiktaş'sa Antalya'yı 3-0 la geçmişti. Kupa dandik, kupa boktan, kupa önemsiz deniyor ama ilk turda gitmekte kötü baktırır adama. 5 takımlı grupta ilk iki çıkıyor. Burada genellikle gerçekleşen grubun favori takımlarının evdeki maçları kazanıp 1 2 çıkması şeklindedir. Ama, bu grup diğerlerinden güç dengesi olarak ayrıldığından dolayı bu maç gövde gösterisinden daha önemli bir hal almış durumda. Trabzon bu maçı aldı aldı, alamazsa bir daha Beşiktaş ve muhtemelen Gaziantep Belediye'yi yarın yenecek olan Gaziantepspor'u yakalayamaz. Çünkü, Beşiktaş ilerde G.Antep belediye'yi İnönü'de muhtemelen yenecek, Gaziantepspor ise dediğimiz gibi evinde oynayacağı 2 maç ve deplasmanda oynayacağı(!) Gaziantep belediye maçlarından yeterli puanı alacaktır. İddaa severlere üst diyerek, zevkli bir maç beklediğimi söyleyeyim. Trabzon şansız fikstür ve zor gruba karşı ilk ikiye girmek için kazanmalı bugün. İzleyelim görelim. 20.00 ligtv..

9 Kasım 2008 Pazar

Fenerbahçe-4 Lincoln-1

Bu akşam kadıköyde, 1 tane şerefsiz, (hüseyin göçek), 10 tane sahada amaçsız dolanan galatasaraylı futbolcu, 1 tane elinden geleni yapan çok iyi olan galatasaraylı futbolcu (lincoln) vardı.. Bir galatasaraylı olarak takımım budur, bu akşam.. Fenerbaheçe 11 kişi iyi veya kötü değil, inanarak mücadele ederek oynadı ve kazandı. Bahsettiğim şerefsiz, gece yattığında nasıl uyuyacak, vicdan, kul hakkı, günah, gibi kavramlara sahip mi bilmiyorum. Galatasaraylı futbolcuların aynaya bakıp ’ben kadıköyde oynamaktan korkmuyorum’ demesi ve buna bir şekilde inanması lazım. Korktukları belli ki lincoln gol attıktan sonra ayaklarına gelen her topu dikmeye çalıştılar. Kafasında bu maçı kaybederek çıkmış yine galatasaray, buna çözüm bulmadan bu korkuyu baskıyı (ne derseniz) yenemeden kafalarında, buradan galibiyet alamaz galatasaray. Allah aşkına, sahada panik olmayan sadece futbol oynamayı kafasına koyan bunu yapan, layıkıyla yapan, 1 ( yazıyla ’bir’) adam (lincoln) olur mu ya? Biraz da Arda kalktı bu baskıdan. Gerisi hikayeydi. Psikolojij açıdan bir şeyler değişmeden, dediğim gibi galibiyet imkansız galatasaray adına. Fenerbahçe ne kadar kötü olsada, bu maça kazanacağına inanarak buna gerçekten inanarak çıkıyor. Sonuç ta bu oluyor. Maç başlamadan futbolcuların kafasındaki, (dikkat edin sahada oynanan oyunu konuya dahil etmiyorum bile ki önemli olmuyor bu, galatasaray iyi başlayıp gol bulsada değişmiyor çünkü) düşünce sonuca direk etki ediyor. Bir taraf kazancağına inanırken öbür taraf bir iki kişi hariç kafasında binlerce tilkiyle çıkıyor. Sonuçta bu oluyor..

Buradan sonrası biraz taraftarlıkla söylenmiş şeyler olacak..

Haydi bastır galatasaray
En büyüksün galatasaray
yönetim futbolcu taraftar
şampiyonsun GALATASARAY

moralimizi bozmayalım, şampiyonda olacağız, uefa'yı da burada alacağız. biz iyi bir takımız. inanın galatasaraylılar. inanın. biz galatasaraylıyız.

2 Kasım 2008 Pazar

Eskişehir-Fenerbahçe 2-2

Maç öncesi Fener'in zorlanacağını düşünmüyordum açıkçası. Tahmin ettiğim, Eskişehir'inde bursa gibi havaya girerek oynamasıydı ki hiç öyle olmadı. Rıza Çalımbay hakikaten taş gibi bir takım çıkartmış ortaya. Maçta değinilecek 4 ünsur var bana göre.

Alex: Elinden geleni yaptı yine ama kadro kalitesi zayıf diyoruz anlatamıyoruz. Pes oynanmadığından Alex her maçı kazanmaya yetmiyor. Hele rakip köpek gibi koşarken.

Guiza: Büyük fiyasko. Eh be arkadaşım neyi atıcan Allah aşkına. Göstermelik koşularla olmuyor bu iş. Gol atman lazım. Maalesef traş makinesi olma yolunda ilerliyor Guiza.

Eskişehir bütünlüğü: Hele 10 kişi kaldıktan sonra saygı duyulacak bir iş yaptılar. Kazanabilirlerdi bile. 10 kişi ile Fener'i maç ''2-2'' iken baskı altına almak büyük iş. Youla az bir topçu olsa bugün sonuç farklı olabilirdi.

Hakem: Direk kararları anlatamam burada ama çok çok kötüydü diyebilirim rahatlıkla. Maçta bi hakem niye bu kadar öne çıkar anlayamıyorum. Bırak arkadaş sen sadece maçı yönet, adil ol. Niye bu kadar ön plandasın hep. Genel Türk hakemleri gibi. Yani, Fenerbahçe lehine verdiği fazlaca yanlış karar vardı bu da sonuca etki etti..

27 Ekim 2008 Pazartesi

Juan De Ramos: ''Cumaya gittim gelicem''

Hop bilader sen kal gelme demiş Tottenham yönetimi artık. Dile kolay premier ligde 8 maçta 0 (yazıyla 'sıfır') galibiyet.. Onca transfer, harcanan para. Sonuç felaket. Bir şeyler olması gerekliydi ki sistemi kuran ve sonucunda başarısız olan Ramos gitti. Doğru olan da buydu bana göre. Kadroya bakınca, isim bazında konuşmadan direk fikrimi söyleyeyim: Yapılan transferler; isim değerleri yüksek olmasına rağmen, bence gidenlerin kalitesinde değildi. Berbatov-Keane gitti ama örneğin bir Pavluchenko bu kalitede mi? Bence hayır. Yine bu türden transferlerle yüksek para harcanmasına rağmen kalite düşmüş oldu. Tabi bunun bir numaralı sorumlusuda Ramos'tu. Başarısızlıkta gelince haliyle topladı bavulları..

5 milyon euro tazminatı çatır çatır ödeyerek Redknapp'ı getirdi Tottenham. Gayet tabi ki bir ivme kazanıp yükselişe geçeceklerdir ama kadronun devre arası veye sezon sonu güçlendirilmesi şart gibi. Tottenham Ramos sonrası ilk galibiyetini aldı Bolton'a karşı. Devamı gelecektir de. Kadronun yetersiz olduğu muhakkak ama bu sırada olacak kadar da değil...

Fenerbahçe-Bursaspor 5-2

Maç öncesi kadroyu okuduğumda, Yusuf önlerinde Romachenko-Sercan ikilisini görünce bir an ne düşündüğünü anlamak istedim Samet Aybaba'nın. Fenerbahçe'nin durumu pek iyi değil kabul. Kayseri geldi Kadıköy'de goller buldu kabul. Defansta sorun var belli, kabul. Eh ama hocam böylede çıkılmaz ki yahu. Bu kadar gol bulan Anadolu takımları, hep kendi sahasında bekleyerek kontratakla gol buldu Fenerbahçe'e karşı. Hangisi senin gibi ailecek üstüne gitti? Bu kadar mı kötü değerlendirilir Fenerahçe anlamak zor. Aragones'e söylesen 'Bursa'nın kadrosunu sen yapta Fenerbahçe fark atsın' diye herhalde böyle çıkarırdı oda. Elleriyle verdi maçı Samet Aybaba, daha başlamadan, ha keza maç sonrası ayakları yere basmıyor demiş bazı oyuncuları için.. Bence ayakları yere basmayan bir tek futbolcular değildi!...

Fenerbahçe bir şekilde yükselişe geçecekti. Kadro-hoca sıkıntıları olsada bu durum en azından ligimizde Fenerbahçe'yi kesinlikle ilk 3ün dışında tutmaya yetmez. Kocaeli ve Bursa gelibiyetleri ile moral kazanmış oldu takım. Maça dönersek, ilk defa kötü dediğimiz Fener ortasahasının daha iyi gözüktüğü bir maç izledik. Bursa o mevkiyi önemsemeyince (!), kontrol tamamen Fener'in olmuş oldu. Bu sayede tempo da eline geçti ve goller gelmeye başladı. Diğer maçların aksine hırs vardı Fenerbahçe'de ve yine diğerlerinin aksine bu sefer göze daha hoş gelen bir oyun.. Sonucunda da rahat bir galibiyet geldi. Buna ihtiyaç vardı açıkçası. Avrupa'da devam için ilerki dönemde yükseliş şart. Deivid geri döndü bu maç ile ki çok önemliydi. Kısa zamanda form tutarsa Alex'in yanında yaratıcı hücum gücü olarak kritik olacak hele bir de Kazım iptal olunca sağ açıkta oynayacak adam kalmadı. Yinede devre arası hamleler gerekli ve olacak gibi Fenerbahçe'de. Bu arada gol makinası gol atacak değil mi?...

Beşiktaş-Sivasspor 1-1

Antipatikliğin uçlarında dolaşşada Bülent hoca taş gibi takım kurup 2 senedir bunu devam ettiriyor, hakkını vermek lazım. Cuma akşamıda ilk dakkadan itibaren maç adeta bağırıyordu, taş gibi geçeceğim diye. Hakikaten de öyle oldu. Erken gol Sivas'ın zaten yüksek olan direncini katladı. Bu direnci olumlu yönde kullanıp maçı alabilir miydi diye sorabiliriz de aslında. Attıkları golden sonra pek ileriyi düşünmediler. Amaçları beraberlikti bence, onuda aldılar.. Beşiktaş tarafından bakarsak Mustafa Denizli'nin gelişi muhakkak bir ivme getirecekti ki öyle de oldu. Açıkçası bu maçıda zor olmasına rağmen geçeceklerini düşünüyordum ama talihsizlikleri rakibin Sivas olması oldu. Şu maç için Beşiktaş'a kötü oynadı diyemem. Kazanabilirlerdi, çok şanş geldi ayaklarına. Olmadı. Tek söyleyebileceğim; Beşiktaş kadrosunun halen çok abartıldığı olur. Bu kadronun çok büyük hücum performansları sergilemesi zor. Solda Tello sağda Holosko, bi Yattara, Arda, Kewell, Deivid, Kazım mı dersek rakiplere kıyasla.. Sanmıyorum. Eğer daha büyük başarılarsa hedef, kalitenin üst seviyeye bir şekilde çekilmesi gerekir..

24 Ekim 2008 Cuma

Çıldırdık 1-0

Nasıl anlatsam, nasıl söze girsem bilemiyorum. 95 te, yere kapanıp gözlerimi kapamamdan mı, o korkudan mı başlasam, Lincoln'ün no-look paslarında komşuların 'top nerde lan' tadında bakışlarından mı başlasam? Veya Kewell'dan büyücüden mi, Arda'dan mı, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle Sabri'den mi Ayhan'dan mı?.. 35'lik taş gibi topçu, hayatta trip yapmayan her zaman görevini yapan Emre'den mi? Galatasaray ruhuna ne dersiniz? Veya o büyülü atmosferden?.. Susmayan, coşkuyu 90 dakika hisseden, hissettiren taraftardan mı? Yiğidi öldürdük hakkını verelim.. Takımın on numara futbolu, oyuncuların performans artışları, kendine güvenleri ile başyapıt tadında bir gece yaşatan Skibbe'den mi girelim söze...

Sezonun en iyi topunu oynadı kesinlikle Galatasaray. Savunma mükemmeldi, Ayhan ve Meira defansa muazzam yardım etti onunla birlikte takımı 'zamanında' hücuma kaldırmayı başardı. Emre saygı duyulacak performanslarından birine imza attı. Bu tecrübe ve mesleğe olan saygıya şapka çıkartmak lazım. Lincoln Skibbe ile muazzam bir çıkışta (nazar değmesin inşallah diyelim) artık çok daha güçlü ve savunmasına büyük yardımı oluyor. Bu da dün gece olduğu gibi takım savunmasının daha rahat oluşmasını sağladı. Hiç bir dakika Galatasaray 5'e 2 yakalanmadı. Her zaman, Emre-Servet'in yanında Sabri, Ayhan, Meira, Lincoln, Arda, Kewell da ordaydılar. Hücum tarafına bakacak olursak; iplerin Lincoln'ün elinde olduğunu söyleyebiliriz. Sürücü koltuğunda o olduğu zaman daha akıcı ve akıllı hücum ediyor Galatasaray. Arda ve Kewell da top ayaklarına her geldiğinde, büyük çoğunlukta Sabri'nin de müthiş yardımlarıyla, harika bindirmeler yaptılar bu sayede oyunun çoğunluğunda Olimpiakos kalesi abluka altındaydı. Baros, gol atmadı ama rakip savunmayı kendine çekti, bir oraya bir buraya götürdü ki bu sayede kanatlardan ve ortadan giriş rahat oldu Galatasaray'lı oyunculara. Çok faydalıydı, gol atamadı kötüydü diyenlere kulak asmayalım çok güzeldi oda.. 5-0 bitebilecek bir maçtı kısacası, inanılmaz goller kaçırdı Galatasaray. Akıl almayacak türden hakikaten. Bunların acısı çıkabilirdi, Allah'tan çıkmadı 95'te. Kaleye adım adım giden topta ömrümden yıllar gitti benimde.

Çok şükür, gerçekten muazzam futbolla galip geldi Galatasaray. Diğer maçın da berabere bitmesi iyi oldu. Çıkan 1. nin diğer gruplardan birinin 3.sü ile çıkan 2.nin şl'de 3. olup gelen takımla oynayacağını unutmamak lazım. 1.lik büyük avantaj. Geçen seneden biliyoruz. (leverkusen) Artı 1. olduğunuz zaman diğer grubun 3.sü ile oynarken saha avantajınızda oluyor. Yani ilk maçı dışarda yapıyorsunuz ki bu büyük avantaj. Amaç 1.lik olmalı..

Galatasaray deplasmanda Benfica'dan da Berlin'den de puan alamayacak takım değil, hatta yenemeyecek takım değil. Başarabilir Galatasaray. Metalist'i kendi evimizde yenersek 1.olup avantajlı bir biçimde yola devam edebiliriz. İnşallah diyelim. Yol uzun... Tekrar tebrikler Galatasaray, süper oyun ve kazandığın için...
(resimler için kusura bakmayın, gelecek...)

Futbol Saatleri

25 Ekim Cumartesi
14:00 Everton - Manchester United / Spormax
14:00 Kartalspor - Giresunspor / D Spor
16:30 Bayern Münih - Wolfsburg
17:00 West Bromwich - Hull City / Spormax
19:00 Fenerbahçe - Bursaspor / Lig Tv
19:30 Blackburn Rovers - Middlesbrough / Spormax
20:00 Rennes - Le Mans / Kanal A
21:30 Juventus - Torino / Ntv Spor
22:00 Toulouse - Monaco/ Kanal A
23:00 Barcelona - Almeria / Ntv
23:00 Porto - Leixoes / Spormax

26 Ekim Pazar
14:00 Erciyesspor - Karşıyaka / D Spor
16:00 Trabzonspor - Gaziantepspor / Lig Tv
16:00 Inter - Genoa / Ntv Spor
16:30 Chelsea - Liverpool / Spormax
18:00 Nancy - Sochaux/Kanal A
18:00 Stuttgart-Bochum
18:00 Recreativo - Valencia / Ntv Spor
19:00 Eskişehirspor - Galatasaray / Lig Tv
19:00 West Ham United - Arsenal / Spormax
20:00 Villarreal - Atletico Madrid / Ntv Spor
22:00 Benfica - Naval / Spormax
22:00 Real Madrid - Athletic Bilbao / Ntv Spor
22:00 Marsilya - PSG/Kanal A

23 Ekim 2008 Perşembe

Çıldırma Vakti.. 21.15

Bütün yatırımlar, kewell, baros, meira, hatta geçen sene lincoln transferleri, arda ve topal'ın yüksek tekliflere rağmen takımda tutulması hep tek bir amaca yönelikti.. Avrupa.. Şimdi bu amaç için harekete geçmenin, tekrar Avrupa'yı fethe çıkmanın vaktidir.. Belkide 2000'li yıllardaki kadrodan bile daha kaliteli şu an Galatasaray. Gerçekten kupayı Saraçoğlu'nda kaldırmaksa hedef, bugün bu yolculuk başlıyor. Zaferle başlasın, haydi Galatasaray..

Elimden geldiğince heyecanıma bir dur diyerek, maçı ve önemini değerlendireyim grup adına.. Öncelikle, uefa'daki salak fikstür sebebiyle içerde oynayacağınız maçların istediğiniz rakiplere karşı olması gerekliydi. Nitekim oldu bu. Galatasaray'ın gruptan çıkma adına direk rakibi Olimpiakos. Bu maçın dışarıda olması kötü olurdu. Yunan takımları ve biz Türk takımları genelde deplasmanda pekde iyi sonuçlar almayan, evimizde kat kat daha iyi performanslar gösteren takımlarız. Dolayısıyla evimizde bir adım öndeyiz. Onun haricinde, yükselen bir grafiği var Galatasaray'ın performans adına. Gol bulacağımızı tahmin ediyorum hatta goller bulacağımızı tahmin ediyorum ama şu defansın arkasına atılan toplara Skibbe'nin birşeyler yapıp çözüm bulması şart. Gol yemesekte geçen maçlarda olduğu gibi Trabzon maçında da bu sıkıntı göze çarptı. (İnşallah diyerek) Olası bir erken gol kapıyı açar bizim adımıza. Galatasaray'ın üstüne gelen takımlar, Lincoln'den no-look paslarla, baros kewell ve arda'nın kontralarınla karşı karşıya kalmak durumdadırlar. De Sanctis güven veriyor. Emre-Servet ikilisi önünde Meira-Ayhan ideal. Skibbe'de bozmayacağını söyledi bu dörtlüyü.

İnşallah 23.00 da mutlulukla yazımı yazarım, zaferin coşkusuyla. Ben inanıyorum kazanacağımıza, daha şanslı olacağımıza. Haydi Galatasaray, yine her zaman olduğu gibi mutlu et bizi..

22 Ekim 2008 Çarşamba

Fenerbahçe 2-5 Arsenal

Fazla değerlendirilecek bir şey yoktu dün akşam. Başlıkları sunayım kendi adıma..

Orta sahaların pas pas olduğu,

Arsenal'in vurunca gol olduğu, gol makinası(!), okçu(!), Guiza'nın vurunca 'olmadığı',

'Maldonado ve Selçuk'un oynadığı ortasahada bende oynarım lan' dememe sebep olan,

Edu-Lugano tandeminin, olası Kalli-Aragones tandeminden farksız olduğunun ortaya çıktığı,

'Carlos'un katkısı saha içinde ne zaman olacak arkadaş' dememe sebep olan,

Arsenal'in zerre kasmadan kazandığı, hele hele 2-0 dan sonra iyice serdiği,

Aziz başkan'ın ''takımı daha da güçlendirdiğini söylediği'' Aragones, Emre(kimdi lan? he şu doğuştan Fenerli olan, locada mıydı maçta..(!) ), Josico(bkz. Lampard(!) ), Guiza (bkz. makina.. yok canım traş makinası değil, her bulduğunu atan en fazla bir iki kaçıran gol makinası 15 milyon euroluk süper yıldız (!!) ), Burak vb transferlerin en nazik ifadeyle patladığının belli olduğu,

Aziz başkan'ın kafasına uymadığından gönderilen Zico ve Aurelio'nun 'biraz' arandığının belli olduğu...

Şampiyonlar ligi ve büyük ihtimalle uefa'nın gittiği,

Fener'in bu seneki kadrosunun zayıf olduğu ama bunun kimilerce(!) kabul edilmediğinden, sonucun 5 olduğu,

Aragones'in de tazminatı almadan (çok afedersiniz) nah gideceğinin farkedildiği (en azından kendi adıma) bir maç olmuştur dün Kadıköy'de...

21 Ekim 2008 Salı

Fenerbahçe-Arsenal Maç Önü

Zor maç hakikaten. İşin kötüsü Fener'in bu maçı kazanmak zorunda olması gruptan çıkma adına. Yani geçen sene başarıyı getiren oyunu tutan kontrollü oyun bu maçta geçerli olurmu bilemem? Birde Semih-Guiza-Alex'in on birde çıkacağını öğrendik ki bu sıkıntı yaratır. Uğur'un sola dönük, Kazım'ın savunma yapmadan sağa dönük oyununda Selçuk'un bir yerinden ter gelir orta sahada. Pek umutlu değilim maalesef. Şu takımda Aurelio'nun olmaması çok mu şey değiştiriyor deniyor. Değiştiriyor işte.

20 Ekim 2008 Pazartesi

Galatasaray-Trabzonspor 3-0

Maç öncesi yazısı yazamadık ama kendi adıma zor geçeceğini düşünmüyordum Galatasaray açısından. Teknik taktik oyun geneli, hocalar ve hakem başlıklarında anlatmayı düşünüyorum maçı sizlere. Başlayalım bakalım neler oldu dün gece Ali Sami Yen'de..

Oyun Geneli: Psikolojik gerginliği her halinden belliydi Skibbe'nin maç öncesinde. (ha keza maçı koparan son gol gelmeden ki sevinçleride belli ediyordu bunu) Bu gerginlik maç başında oyuncularda da vardı. Birde ilk dakikalarda Trabzon bastırınca kafalarda şüphe oluştu acaba mı diye.. Yalnız, galatasaraylı oyunculardaki gerginlik, taktiğin yanlış olmasında veya kötü oyundan değildi bana göre. Belli ki rahat değildi Galatasaray maç öncesinden..

İlk dakikalardaki baskıyı geri çevirince Galatasaray oyunun kontrolünü tamamen aldı ki bu andan sonrada bir daha geri vermedi. Her zaman çok yetenekli olduğundan dem vurduğumuz hücum hattı başta Arda ve Lincoln ile Trabzon savunmasını paramparça etti. Bu sefer baskıyı Galatasaray kurdu devamında gol gecikmedi ama.. Hakikten amaç orta veya değil hiç önemli değil, akıl almayacak derecede güzel, muazzam on numara bir gol attı Arda.. Gol de gelince üstündeki stres tamamen kalktı Galatasaraylı oyuncuların. Arda'nın bireysel şovunu, Lincoln'ün müthiş oyun kontrolünü pas trafiği izledik oyunun kalanında. Ardından Servet'in eline çarpan top ikinci golü getirdi ki belkide orda maç bitti. Trabzonspor ilk yarının sonunda da kendine umut getirecek golü yakalayabilirdi ama açıkçası ne Umut'un ne Gökhan'ın büyük golcü olduğunu düşünmüyorum. İkinci yarıda kazandığı moral ile daha fazla gol istedi Galatasaray. Tabi birde en çok istedikleri durum gerçekleşince, yani Trabzon hep beraber Galatasarayın üstüne gelince bol bol gol pozisyonuna girdi sarı-kırmızılılar. Lincoln'ün Baros, Meira, Kewell ile müthiş paslaşmasından sonra çok kaliteli vuruşuyla üçüncü gol geldi. (kırmızı kart olayı, hakem başlığında) Maçta rahatça sona erdi Galatasaray adına..

Hocalar: First of all Skibbe diyelim.. Eh haketti. Her zaman eleştirdik ama hakkınıda vermeli. Öncelikle bu takımın 4-2-3-1'i hakettiğini yeniden kabullendi ve önlibero olmamasına rağmen Ayhan'ın yanında (topal-barış-linderoth), Meira'yı oraya çekip orta sahayı ikiledi güçlendirdi. Bu sayede ''Galatasaray'a hücüm et ikinci pasında karşı karşıya kalırsın'' durumunu ortadan kaldırdı. Meira'da hızla ileriye taşıdı takımı ki Skibbe'nin bu sisteminde çok kritik nokta bu. Ondan sonrası Lincoln-Kewell-Arda-Baros'un ellerinden öperdi zaten ki öptüde.. Hakkını verelim Skibbe'nin. Rakibi çok iyi analiz edip çok doğru sistem ve kadro ile maçı aldı..

Ersun Yanal: Eh hocam, tamam cesursun kazanmak için çıktında Ali Sami Yen'de de böyle gidilmez üzerine Galatasaray'ın. Kumar oynadı Yanal, gol bulabilse belki avantajına olurdu ama büyük ihtimal olan oldu. Çok hücum taktiği ile çok gol yedi. Ben başta Yattara'lı bir kadro ve daha kontrollü tıpkı Beşiktaş maçında oynadıkları oyun gibi bir anlayış bekliyordum.

Hakem: Baştan en can alıcı konu ile başlayalım. Lincoln'ün atılması mevzusu ki burada Skibbe'de suçludur bence. Golden sonra korner direğini söktü hakemler aralarında konuşmaya başladı ki herkes tarafında görülecek şekilde. (ayrıca: kardeşim, korner direğini söküpte ne yapmış, kendince dans etmiş, rakibi mi küçümsemiş niye kart olsun?.. diyorum) Belli ki orada atmayan hakem burdan sonra aranacak ottan boktan pozisyonda atacak Lincoln'ü. Eh be Skibbe, alsana orada oyundan Lincoln'ü. 3-0 olmuş maç. Alkışlat çıkar işte. Çok mu zor bunu düşünmek. Hemen sonra kasıtlı olmayan bir pozisyonda beklenen oldu ve atıldı Lincoln. Genel olarakta kötüydü hakem. Verilmeyen penaltı ve kartlarda boldu. Hayak kırıklığına uğradım onun adına ki, biri ona hakemliğin Hitler olmak olmadığını anlatmalı!..

Sonuç olarak, beklediğim gibi rahat kazandı Galatasaray güzel oyunuyla. Darısı Olimpiakos maçına. İnşallah...

18 Ekim 2008 Cumartesi

Savunma Nedir Bremen?

Schaaf hakkında kötü konuşan yoktur eminim. Werder Bremen’i müthiş sevilen, bol gol atan bir takım yaptığından bahsedilir. Buraya kadar tamam, hiç bir sözüm yok ama.. Bu takım kesinlikle savunma yapmayı bilmiyor. 90 dakika tek kale oynadıkları Dortmund maçında da sırf bu yüzden 3 gol yediler. İki top yapabilen ileride hızlı topçusu olan her takım Bremen’e rahat gol atar bu şekilde. Bunun da tek sorumlusu Schaaf’tır. Böyle oyun oynarsan, sadece futbol severler iyi anar seni ve takımını, şampiyonluk yolunda Bayern bu kadar kötüyken kazanamazsan maalesef mazide kalan iyi bir anı olarak kalırsın. Göze hoş gelen futbol dedikleri buysa söylemek lazım kalene her gelen top gol pozisyonu ise ne göze ne ligdeki durumuna hoş gelir futbolun. Schaaf’a da sormazlar mı merak ediyorum, arkadaş hiç mi savunma nedir çalışmadınız diye.. Bilmezsen hiç savunmayı, 91 de gol atıp onu her ne olursa olsun, yatarak kalkarak, vurarak uzaklaştırarak bir şekilde koruman gerekirken, 93 de böyle filelerden alırsın topu eline..

17 Ekim 2008 Cuma

Futbol Günlüğü

17.10.2008
21.30 Bochum - B. Monchengladbach (24)
18.10.2008
14.30 Inverness - Celtic (Futbol Smart)
14.45 Middlesbrough - Chelsea (Spormax)
15.00 Orduspor - Kasımpaşa (D Spor)
16.00 Bursaspor - Eskişehirspor (Lig Tv)
16.30 W. Bremen - B. Dortmund (24)
17.00 Arsenal - Everton (Spormax)
19.00 Fiorentina - Reggina (Ntv Spor)
19.00 Kocaelispor - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.20 Crystal Palace - Barnsley (Futbol Smart)
19.30 M. United - W. Bromwich (Spormax)
20.00 Bordeaux - Toulouse (Kanal A)
21.00 A. Madrid - R. Madrid (Ntv Spor)
21.45 Ajax Amsterdam - Groningen (Futbol Smart)
22.00 Liverpool - Wigan (Spormax) Bant
22.00 O. Lyon - Lille (Kanal A)
23.00 Espanyol - Villarreal (Ntv Spor)
00.20 Botafogo - Santos (Spormax)
01.00 Napoli - Juventus (Ntv Spor) Bant
02.30 Saturn - S. Moskova (Spormax) Bant
19.10.2008
13.30 Nec Nijmegen - Vitesse (Futbol Smart)
15.15 Sheffield Wednesday - Sheffield United (Futbol Smart)
16.00 Gençlerbirliği - Beşiktaş (Lig Tv)
16.00 Milan - Sampdoria (Ntv Spor)
18.00 Stoke - Tottenham (Spormax)
18.00 Auxerre - Rennes (Kanal A)
18.00 Valencia - Numancia (Ntv Spor)
18.00 Hamburger - Schalke 04 (24)
19.00 Galatasaray - Trabzonspor (Lig Tv)
19.15 Hibernian - Hearts (Futbol Smart) Bant
20.00 Karşıyaka - Adanaspor (D Spor)
20.00 Palmeiras - Sao Paolo (Spormax)
21.20 River Plate - Boca Juniors (Ntv Spor)
21.30 Roma - İnter (Ntv)
22.00 Valenciennes - Marsilya (Kanal A)
22.30 CSKA Moskova - Amkar (Spormax) Bant
00.30 A. Bilbao - Barcelona (Ntv Spor) Bant
20.10.2008
20.00 Ç. Rizespor - Altay (D Spor)
22.00 Newcastle - M. City (Spormax)