9 Haziran 2009 Salı
Rijkaard'lı Galatasaray
6 Nisan 2009 Pazartesi
Galatasaray'ı Bitirenler
Olmaz bunlarla işte olmuyor. Nerede 25000 stoper, 3 gol yedik. Hani sorumlu benim diyordu Adnan Polat? Ya durun ne yapıyorsunuz diyemeyen hoca nerde? Kewell stoper çıktı ya, olur mu böyle bir şey?
Futbol futbolcularla oynanır. 2000 ruhu 2000 ruhu denilen şeyde o ruh mu kazandırdı kupaları, yoksa kadromuzun çok iyi futbolculardan oluşması mı, evet inanç vardı ama 'futbolcu' vardı futbolcu. Hagi vardı, Bülent vardı, Popescu vardı, Taffarel vardı, Okan vardı.. Vardı işte.
Şu takımın en yetenekli oyuncusunu her ne olursa olsun oynatmak zorundasınz. Bunun a'sı b'si yok. İzinsiz antremana gelmemiş öyle mi? Güzel, vermediler mi cezasını? Verdiler. Ee bir de taksim meydanında hortumla dövelim mi Lincoln'ü. Ne bu artık ya?
Şampiyonluk ihtimalimizin kalmadığını düşünüyorum. Bir ihtimal şampiyonlar ligi.
Bülent Hoca geldiğinden beri hangi maçta ''vay be futbola bak dedik''. Ben hayatımda ilk defa Ali Sami Yen'de (bir Anadolu takımına karşı) Bursa maçında 90 dakika baskı yedik diye hatırlıyorum. Eskişehir maçına ne demeli? ''Ya şunu atsak oyun dönerdi'' dediğiniz bir pozisyon var mı?
Bunlara rağmen, senin elinde potansiyel karşı karşıya yaratacak en önemli adamı oynatmıyorsun? Lincoln'mü pres yapmıyor? Ya bırakın Allah aşkına ya!! Bu adam oynadığında Arda Kewell Baros'un verimi artmıyor mu? Ee?
Tamam güzel oynatmıyorsun peki, Arda'yı da 60 dan sonra unutun. O da insan. Milli Takım'da ve burada hücumu tek başına götürüyor. Her şey onun üstünde.
Uzun zamandır ilk defa futbol oynamaya çalışan bir Anadolu takımına karşı, 'at defansa şişirsin ileri' adlı süperoğlusüper futbolu oynayacağız.
Şu takımda Güven, Barış, Karan gibi adamlar oynuyor Lincoln oynayamıyorsa, bunun bir izahı olamaz. En başta yazdığımda tepki almıştım, fark etmez. Kişisel kaprislerle, egolarla takımımızın ilk yarıdaki açık ara en iyi, en verimli oyuncusu Lincoln bitirilmiştir. Bitirilmektedir de zaten.
Lincoln gibi bir futbolcumuz var ve oynatmıyoruz. Kadroya almıyoruz. Bugün yarın çıkar ''Lincoln Antep'e 11'de oynamayacağını öğrenince gitmek istemedi'' haberleri. Suçu yine Lincoln'e atarız. Oh ne güzel. Vur Lincoln'e gitsin.
Futbol futbolcularla oynanır. Başarı futbolla gelir. Bunu hala anlamayanlarımız var. Bir adam sadece koşuyor diye oynatılır mı ya? Süper koşanlar aslan parçaları, Lincoln tükaka?
Şu takıma 'iyi futbolcular' aldınız, bari oynamasına izin verin.
Takım Skibbe giderken kötü sonuçlar alıyordu. Peki o sorunlu takımda en iyi isimler kimdi? Lincoln, Kewell, Arda, Baros.
Kewell Mehmet Güven'e yerini bırakıyor. Eh koşuyor ya çocuk...
Lincoln bitirildi. Ki adam oynamak için elinden geleni yapıyor. Her fırsatta oynamak istediğini söylüyor. Ne yapsın daha bunu anlatmak için?
Galatasaray'ın da ona ihtiyacı var. Bizim de.
Futbol iyi futbolcularla oynanır. Bu iyi takımı başarıya götüren de başa geçen 'iyi teknik direktörlerdir', 'teknik direktör olan iyi futbolcular değil...
27 Ocak 2009 Salı
Galatasaray-1 Sivasspor-1
Oyuncuları veya teknik direktörü suçlamak yersiz olur bana göre. Sistemde o 4-2-3-1'in 3'ü çok önemli. O bölgede teknik becerisi yüksek, takımı hücuma taşıyacak oynamak zorunda. Aksi türlü gol atmanız imkansız hale geliyor. Aynen bugün olduğu gibi. Takımı hücuma taşıyacak o üçlüde, bölgesinin özellikleri taşıyan bir tek Arda oynuyor. Bütün hücum stratejisi, herşey dolayısıyla o oluyor. Ayhan'a, Barış'a ''neden 'o' pasları veremiyorsunuz, neden Baros'u pozisyona sokmuyorsunuz, neden tek pas hücumları yapamıyorsunuz'' diyemeyiz. Çünkü onlar 'o' futbolcular değil.
Şu takıma son 1 ayda ne oldu demeyelim lütfen. 1 ay önce izlediğiniz takımda Lin10-Arda-Kewell oynuyordu orada. Arkasında Barış-Topal(Ayhan) oynuyordu. O zamanda Baros'da büyük üçlüde harika bir futbol oynayabiliyordu. Doğrusu da bu ki oluyordu.
Ancak bugün bunu sağlayamıyor, bu futbolcuları bir arada oynatamıyorsanız bir sağlık kurulu(!)'na göz atmak gerekiyor artık. Kimsede 3-4 sakat olmuyorken Galatasaray'da, neredeyse tamamı çok önemli 11 sakat oluyorsa bir sorun vardır orada. Ki bu sorunun sonuçlarındandır bu beraberlik. Yine bu tür yaratıcı futbolcular olmadığı takdirde, Arda yine yalnız kaldığı takdirde, hücumda çok çok çok sıkıntı çekmeye devam eder Galatasaray.
Maça dair bugün Baros'da o üçlü birlikteliğinin olmamasından en çok etkilenen isimdi ki belki de Galatasaray'a geldiğinden beri en kötü futbolunu oynadı. Takımda en kötü isimdi bana göre. En iyisine de Arda diyebilirim. Elinden gelen herşeyi yaptı, hücum sadece onun üstünde olmasına rağmen.
Skibbe'ye de söyleyecek bir şey yok sonuçta adamın elinde Kewell, Lincoln, Nonda vardı da sokmadı mı? Bir tek hücuma yönelik Yaser vardı onu aldı zaten. Ne yapabilirdi ki. Sisteminin temel elemanları yoktu.
Sağlık kurulu bu önemli pozisyonda ki oyuncuları iyileştirmeye bakmalı. Çok ihtiyaç var onlara. Her maç, her an..
Sivasspor istediğini aldı diyebiliriz. Yalnız oynadıkları futbol, insanı futboldan soğutur söyleyeyim. İlk yarıda 11 kişi, ikinci yarıda golden sonra 25(!) kişi yarı sahasından çıkmadı Sivas ki belki de maçı 2-0'a getirip turu garantiliyebilirlerdi. Bilica kötü biri. Yinede turu geçen tarafın Galatasaray olacağını düşünüyorum. Yarın görüşmek üzere..
Tekrar Buradayız
3 Aralık 2008 Çarşamba
Zafer..
Galatasaray-Hertha Berlin Maç Önü
İyi oynamayan bir Galatasaray var (vasat oynayan ama bu oyunu kepazelik diye gösteren medya var!). Formda bir Berlin ekibi var. Hani kağıt üstünde derler ya, işte orada herşey Galatasaray'ın kaybetmesi sonucunu çıkarıyor bize. Deplasmanlarda kötü oyun süregelmiş, son dönem genel formsuzluk var, hoca tartışılıyor, geçen hafta Metalist'e yenilinince idam sehpaları hazır edilmiş durumda zaten.. Evet eğer futbol matematikse sonuç belli denilebilir. Ama değil. Olumlu yönleride var maçın. Öncelikle Galatasaray daha iyi bir takım. Galatasaray'ın en çok istediği ortam oluşacak maçta şöyle ki; berlin'in kazanması şart ve galatasaray'ın üstüne gelmek zorunda, bu da Galatasaray'ın rahat ettiği, keyif aldığı, keyif verdiği oyun tarzı oluyor. Skibbe-Kalli-Lincoln üçlüsü Alman futbolunu bilirler bu avantaj sağlayabilir. Birde taraftar desteği var ki hatırlatma açısından 2000'de ki Dortmund-Galatasaray maçını aklımıza getirelim...
Daha önemli kısım ise sonuçlara göre ne olacağı. Öncelikle belirteceğim konu; 2. ve 3. olma durumunda bir üst turda, ilk maç deplasmanda ikinci maç iç sahada oynanacak. Bu durum, takımların içerde ne kadar mücadeleci olduğunu düşündüğümüzde, son maçta seyirci-baskı-rakibe verilen korku gibi faktörlerle çok büyük avantaj getiriyor. Geçen sene 'ilk maçta' Leverkusen'i ezen ama gol atamayan Galatasaray hatırlarsınız deplasmanabu oyunun verdiği umutla gitmişti. Ama son maç deplasmanda pek olumlu olmamıştı. Bu avantajı kazanmak şart ve çok önemli.. Galatasaray eğer bu maçı kazanırsa büyük ihtimalle 1. olacak ve diğer uefa gruplarında 3. olan takımlardan biri ile oynayacak. Berabere kalırsa yine büyük ihtimalle 2., daha az ihtimalle 1.olacak. Şu durumda çıkamama ihtimali yok gibi Galatasaray'ın. Yenilirse 3. olma şansı artıyor. Bu sene Şl takımlarının Uefa takımları ile arasında fark yok. 3. olacak Şl takımları ile hiç yok. Bu sebepten 1. yerine 2. olmak 'başarısızlık' diye nitelendirilemez bence. İkisi de büyük başarıdır günün koşullarında. Benzer ortak avantajlar taşır.
İnşallah, umarız bugün Galatasaray kazanır bizi, milletimizi, Berlin'i dolduracak Türkleri mutlu eder. Başarılar Galatasaray.
30 Kasım 2008 Pazar
''Zavallı'' Erdoğan Arıca!! - Zavallı Rıdvan
Sen hangi sıfatla Lincoln'ün üzerine yürüyorsun? Sen kimsin? Sen kimsin? Lincoln ne rakibe küfür etmiştir, ne hakaret etmiştir, ne senin futbolcuların gibi kasaplık yapmıştır.. Sadece 'futbol' oynamıştır. Sanane be adam yaptıysa. Sen futbol oynatsana takımına.
Yorumculuk yap. Teknik direktör ol. Nöbetçi teknik direktörlük yap. Senelerdir tek başarı kazanama. Sürekli düşen takımların nöbetçi hocası ol. Bi bok yapma yani. Sonra gel Lincoln'e dayılan.
Ulan futbol bu futbol. Şov. Güzellik. Senin o küçük beynine sığmayacak güzellikte bir şey futbol. Lincoln tribünler için, kendi için, takımı için yapmıştır. Sana ne Erdoğan Arıca? Sen kimsin?
Lincoln bugün yine 10 numara futbol oynamıştır. Takımının en iyilerindendir. Zekası ancak dayılanmaya yeten 'küçük' Erdoğan Arıca, aklınca artislik yapmıştır. Ona diyecek tek kelime; televizyonlardan göründüğü gibi olduğu, nöbetçi td kalitesinde olduğu, sıfatsız amaçsız gereksiz artist olduğu, yani ''Zavallı'' olduğudur.
Edit: Ulan yönetim, ulan hoca, ulan takım; sahip çıkın Lincoln'e be. Sanki yanlış bir şey yaptı yahu. Güzellik ulan bu, futbol bu. İsmail Güldüren olacağına Lincoln olsun, Arda olsun, Alex olsun be. Seviyesiz aptal Arıca..
Edit 2: Taraftar, lincoln bu kadar iyi oynuyorken bu kadar takımı sırtlıyorken, oyuncusuna sahip çıkmalı, onu ezdirmemelidir. Son sözüm de Arda'ya: Senin işin orada Arıca'yı sakinleştirmek değil, takım arkadaşını korumaktır Arda. Sen takım arkadaşını, Lincoln'ü, Galatasaray'ı koruyacaksın, senin görevin bu.
Edit 3: Şu Erman'ın Lincoln'den ne isteği var be anasını satayım. Her boka bir şey söylüyor. Tarafsız ol be adam. Ayıp be. Galatasaray kazanınca hakeme bok atın hemen. Lincoln'e bok atın hemen. Ayıp ya. Ayıp be. Ulan aldığınız paradan utanın be.
Rıdvan Dilmen; Lincoln için, topuk pas verme, no-look pas atma, top sektirmeyeceksin dedi. Allah'ından bul diyorum bende. Allah'ından bul be. Ayıp be. Sen kimsin be. Yuh ya. Bu kadar olamaz ya. Allah ıslah etsin sizi be. Lincoln fazla size be.
HELAL OLSUN
26 Kasım 2008 Çarşamba
Ayıp! Orası Galatasaray!
Kalli: Bana tetikçilik yaptırdılar kadrodan adam yollattılar, işime karıştılar.. (Polat için söylenen sözler)
-Takımın süperyıldızlarından Lincoln'ü küstüren 1 sezon hayatı zindan eden, en verimli döneminde kadro dışı bırakan hoca değil mi Kalli?
-Hani o orta sahada Servet-Lincoln ikilisini oynatan hoca değil mi Kalli?
-Bütün oyuncuların nefret ettiği, takımı yönetimi yarı yolda bırakan hoca değil mi Kalli?
Ve siz bütün bunların üzerine Kalli'yi ''teknik danışman'' (?) olarak göreve getiriyorsunuz.. Nedir teknik danışman? Ne iş yapar? Skibbe'nin yardımcıları gönderdiniz birde üzerine bu kadar olaydan, sözlerden sonra Kalli'yi getiriyorsunuz. Güya Skibbe ile alakası yokmuş. El insaf ya. Hakikaten bu kadar düşemez Galatasaray yönetimi. Ayıp ya.
Orası Galatasaray.. Siz var olan bütün gelenekleri, Galatasaray görgüsünü paramparça ettiniz. Sizin yaptığınız en kibar ifadeyle ayıptır. Ayıp..
Adnan Polat ve yönetimi, Canaydın felaketinden sonra Galatasaray'a ilaç gibi gelmiş, çok doğru işler yapmıştır. Ama bunlar, bu yapılanlar olmaz, olamaz. Orası Galatasaray. Siz bu kadar düşemezsiniz. Yahu aklım almıyor, bu kadar olay yaşanmış, bütün basının önünde adama bizi yarı yolda bıraktı gitti demişsin birde üzerine göreve tekrar getiriyorsun. Olur mu ya?
Nedir bu Kalli hayranlığı ya. Ne işiniz var sizin hala Kalli ile? Bunlar Galatasaray geçmişine geleneklerine sığar mı? Ne olacak Lincoln, Arda, Kewell bir anda sönse? Kim hesabını verecek bunun?
Ayıp ya. Ayıp. Olmaz bu kadar. Olimpiakos'u da izlemişti Kalli. Hani yönetici Mehmet Helvacı '' işini iyi yapan devam eder'' demişti ya Kalli için. Hani Adnan Sezgin de ''yok öyle bir şey Kalli görevde değil'' demişti. Hani siz birde Skibbe'nin yardımcılarını göndermiştiniz. Hani birde Terim'le görüşmüştünüz. Hani Skibbe görevde iken!!
Sizin yaptıklarınız Galatasaray'a yakışmıyor. Ayıp. Tek kelime ile Ayıp...
25 Kasım 2008 Salı
Fenerbahçe-Porto Maç Önü
Dezavantajlardan devam edersek, baskı dediğimiz mereti Lugano'suz Fener tandemi nasıl kaldıracak, kafamdaki en büyük soru bu. Selçuk hakkında ise ben bir şey söylemeyeyim, en nazif ifade ile 'iyi futbolcu değil o' diyerek işin içinden çıkayım.
Bugün Arsenal'de Kiev'i yeneceğinden muhtemelen, Fener bu maçı alamazsa 3 puanda kalacak Kiev'in de 6 puanı olacak. Hakeza Porto'da 7 puan yapacak. Olası bu sonuçlarla son haftaya bakarsak, Kiev-Fener maçına: Kiev garantilemiş olmayacak, gruptan çıkma şansını tamamen yitirmiş olmayacak aynı Fener gibi kazanma zorunluluğunda olacak ki gruptan çıkabilsin, bu da zor hava şartlarında, zor deplasmanda 3 puan almayı çok çok zor bir ihtimal haline getirecek Fenerbahçe açısından.
Kısacası Fener bugün kazanabilir, kazanmak zorunda. Kazanamazsa bana göre sadece var olan uefa'ya devam ihtimali de yok olur..
Vize Time!!
17 Kasım 2008 Pazartesi
Lin10
not: yakın zamanda lincoln ile ilgili direk duygularımı anlatacağım bir yazı yazacağım. benim de ona sevgim çok büyük.
PARÇALI
Lütfen; kimse hangi forma ile çıkılacağını belirleyen, Ali Sami Yen'de her maça sarı-kırmızı parçalı, beyaz şort, beyaz çorap ile çıksın Galatasaray. Forması budur Galatasaray'ın. Lütfen. Bu değişmesin evde oynarken. Mükemmel nedir sorusuna, 'budur' diyebileceğim formadır bu. Harikulade bir görüntüsü vardır. Değişmesin, lütfen..
Dün parçalıya tekrar hoşgeldin dedik, bir daha gitmemesi dileğiyle..
You Are The Best ARDA TURAN
Galatasaray-2 Belediye-0
Geçen haftanın moral bozukluğu devam ediyordu Galatasaray'da ki çok da belli oldu dün gece.. Tekrar morallerin düzelmesi için, taraftarla aranın artık tamamiyle sıcak hale gelmesi için buradan alınacak galibiyet önemliydi. Biraz stres, biraz hırs ile başladı Galatasaray oyuna.
4-2-3-1 e Galatasaray artık alıştı ve bu sistemi öğrendi. İleriye dönük dörtlünün inanılmaz yetenekli olması her zaman gol şansı yaratıyor ki Galatasaray'a bunu dünde gördük. Savunma'da da top rakipte iken herkesin topun arkasına geçmesini başarabiliyorlar artık. Skibbe eleştirilmesine rağmen bu kadroyu 'takım' yapıyor, kabul etmek, takdir etmek lazım.
Senelerdir (Hagi'den beri) duran topta etkinliği olmayan Galatasaray artık duran toplarda çok tehlikeli bir takım oldu. Lincoln'e Kewell'a Arda'ya Baros'a pay çıkartmak gerekir yine bu bağlamda. Baros demişken, kötü olduğunu düşünmüyorum. Topu ilerde tutabiliyor, tekniği ile 4'lü paslaşma trafiğinin kendi ayağını sağlayabiliyor ki bu 4-2-3-1 in önemli kademelerinden..
Galatasaray dün gece zorlanmadan kazandı bana göre. Hani yesede fazlasını atabilecek havayı verdi bize. Moral oldu, iyi futbol keyif verdi.
Belediye bu ligin iyi takımlarından. Hocaları kaliteli. İyi de devam edeceklerdir yollarına.
14 Kasım 2008 Cuma
Galatasaray-1 Kayserispor-0
Öncelikle taraftar tepkisinin bu kadar olacağını tahmin etmemşitim. Tribünlerin boş kalması değil söylemek istediğim ki bir önceki yazıda anlattım onuda. Susma eylemi, garip küfürlü tezahurat pek hoş olmadı. Tepki gerekliydi bencede ama sanki biraz fazla oldu..
Maça dönersek, kupa maçlarına uygun(!) aşırı zevksiz sıkıcıydı diyebiliriz. Bilalaziz gibi kasaplarla yolan çıkan, sahanın her yerinde Galatasaray'lı oyuncuları özellikle Lincoln'ü biçme, öldürme isteğini takımın oyun planı haline getiren Kayseri hocası Tolunay Kafkas gözümde değerini bir hayli yitirmiştir. Tabi hakeminde bunlara hiç sesini çıkarmaması hayret vericiydi. Her pozisyonda kötü niyetle sakatlamaya yönelik oynadı Kayseri dediğim gibi, hakemde eklenince bu dahice fikre(!), artık ben bile 'hakikaten sahada lincoln'ü biçmek serbest mi acaba?' diye düşündüm. Böyle mantaliteye, böyle hocalara, böyle futbolculara en ağır cezaların verilmesi lazım, ille de sakat çıkmasını beklemeden!
Maça dönemedik ama çokta anlatılacak bir şey yoktu. İki takımda kazanabilirdi. Son dakikada maçın en kötüsü Galatasaray adına Aydın golü attı çeyrek finalin kapısını açtı..
Bir an önce bitmesi, galibiyetle bitmesi isteniyordu galatasaray adına. Kimsenin morali yerinde değildi ki galibiyet bu bağlamda da iyi oldu. Haftasonu oynanacak Belediye maçında neşeler yerine gelecektir.
13 Kasım 2008 Perşembe
Galatasaray-Kayserispor
Galatasaray içinse, şöyle söze gireyim.. Öncelikle tribünlerin boş olmasından bahsedeyim. Bence sebep, taraftarın tepkisi değil. Böyle bir şey yok. Sebep; hafta içi olması, dönüş saatinin trafikle birlikte, gece geç saatleri bulması ve yine hafta içi olduğundan bunun göze alınamayacak olması, kupa formatı dolayısıyla galatasaray için taraftar gözünde 'dandik' maç olması, ve belki size garip gelecek ama tribüne giden çoğunluğun yaşının 18-22 yaş aralığında olması, dolayısıyle ''vize'' dönemi olduğundan, taraftarın gelmeme sebebi ortaya çıkıyor..
Maç içinse; Galatasaray oynadığı her turnuvaya kupa amacı ile çıkar diyebiliriz. Amaç budur yani. Kadroda rotasyon var gibi ama ciddiyetide elden bırakmamış ki Skibbe bence doğruda yapmış. Hafife alınacak maç değil. Kolay maç değil.
Moral lazım Galatasaray'a. Üzüldüler tabiki onlarda Fener mağlubiyetinden. İlerki maçlarda etki-tepki olacağını ve Galatasaray'ın yükselişe geçeceğini düşünüyorum. Kupada gruptan çıkmak adına da kazanmalı Galatasaray. Güzel bir maç bekliyorum, Galatasaray kazanacaktır bence.. Kendi adıma da inşallah diyeyim güzel goller temennisiyle Galatasaray'dan. Tabi her iki takımada kırmızısız-sakatsız bir 90 dakka olsun inşallah.
Dualarla bitirdik yazıyı =), daha da gülmek için (bkz. Maskeli Servet, hakikaten korkutu bir o kadar da komik görünüyor)
Orada Bir Yerlerde Sarı-Kırmızı Olacaktı..!
17 resmi maça çıkmış Galatasaray bu sezon, şu ana kadar.. Bunların 8i iç sahada oynanmış. Toplam 17 maçta Galatasaray'ın sarı-kırmızı parça forma, beyaz şort beyaz çorap ile çıktığı maç sayısı 0 (yazı ile sıfır). Peki sezon başında bize söylenen ne? Hani buydu asli forması Galatasaray'ın.
Sadece 1 maça sarı-kırmızı parçalı forma ile çıkmış Galatasaray, onda da altta kırmızı şort ve çorap ile.. Birde siyah aptal iğrenç font var ki aman aman.. Numaralar isimler okunmuyor.. Kırmızının arkasına siyah fontu düşünen 'büyük' insana selamlar burdan!
Devam edelim.. Futbolcuların uğur denemesi deniyor her maça Hollanda forması ile çıkmamıza. Bakın, farklı renkte forma yapılır, her takımın vardır. Ama bunlar deplasmanda giyilir.Her deplasmanda da değil. Sadece bazı özel ve forma karışıklığı yaşanan maçlarda giyilir. Evindeki her maça takım asli 1. forması ile çıkar. Galatasaray geleneği bunu gerektirir. O zaman yapmasaydınız arkadaşım, Metin Oktay parçalı forması diye sunmasaydınız, demeseydiniz bizim 1. formamız bu diye..
Şu anlattığım durum rezalettir tek kelime ile. Galatasaray evindeki her maça, dışardaki maçların da önemli bir bölümüne sarı-kırmızı parçalı forma, beyaz şort, beyaz çorap ile çıkmalıdır. Çıkmak zorundadır. Uğur vs önemsizdir. Çünkü bir kulübün geleneği söz konusudur. Bir Manchester United'ın, Real Madrid'in, Juventus'un, Milan'ın, İnter'in, Liverpool'un Bayern'in kendi sahasında asıl forması dışında bir forma ile oynadığını gördünüz mü?...
Kendi sahanda her maç, her zaman 1. forman olarak gösterdiğin formayı, tamamiyle yani gsöterdiğin şekilde giymek zorundasın.. Bu kulüp adına zorunluluk olmalıdır.
Lakers Gözünden Celtics
Bir şekilde
Celtics'den daha çok maç kazanıp, eğer finale çıkarsak ki inşallah, muhakkak saha avantajını elimize alabilmemiz lazım. Kabul çok iyiler ama kendi sahaları ve deplasmandaki oynadıkları 'oyun' arasında ciddi fark olduğunu düşünüyorum. Her takım kendi evinde daha iyidir normaldir ama buradaki fark: Boston kendi sahasında çok iyi, deplasmanda ise o müthiş özgüvenin nispeten olmadığı ve daha çekingen oynanan oyun..Lig; galibiyet yüzdelerine, oyuna bakacak olursak, doğuda ve batıda iki başa ayrılmış durumda. Bir tarafı onlar bir tarafı biz çekiyoruz. Muhtemel olan da (inşallah sakatlıksız) iki takımında konferanslarını lider bitireceği.. Ama finalde saha avantajının önemi yine çok büyüyor. Dediğim performans farkının yanında, 'ya dışarda bir maç çalabilsek' psikolojisi ile 'evimizde kazansak şampiyonuz'un psikolojisi, yine bunun deplasmanda oynamaya verdiği rahatlık...Çünkü kendi evinde kazandığında yüzüğün geldiğini bilmek, deplasmanda daha rahat oynatır. Kaybedecek çok büyük bir şey yoktur sonuçta. Ne alsan kardır, büyük kardır...
Buna benzer bir şeyler söylemiştim ama tekrarlamakta fayda görüyorum.. Bu sene bizim ''yahu ne olacak, minnessota'ya evimizde bir maç kaybetmişsek, kötü günümüzdü bir şey olmaz'' deme lüksümüz olmamalı. Elimizden geldiğince maç kazanıp bu avantajı almamız gerektiğini düşünüyorum.
Bilmiyorum belki kimilerinde bunun önemi bende yaptığı kadar etki yapmadı ama.. Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı çok çok büyük bir önemi var her maçın, her gecenin..
12 Kasım 2008 Çarşamba
Abi Ne oldu?
- Abi noldu?
- Abi noldu, abi noldu.. Ananın amı oldu Asım..
(diyalog kutsal damacana'dan alıntıdır)
(sırf neşe olsun, güzellik olsun diye resme, efes kızlarını koydum)
(İlerde efes'in gidişatı, yapılanması ve geleceğinin ülker (gs cc, fb.ülk, bjk c.turka) gibi paylaşımlı olup olamayacağı hakkında yazacağım. Şimdiden de giriş cümlesi olsun bari: Len taraftarsız yersiz yurtsuz takım mı olur? Ayrıca kadro kalitesi final four seviyesinden ''biraz (!)'' uzak..)
A Beautiful Mind
11 Kasım 2008 Salı
Trabzonspor-1 Beşiktaş-2
Kupa Zamanı
Kupada bugün önemli bir maç var bildiğimiz üzere. Trabzon evinde Beşiktaş'ı ağırlıyor. İlk maçlarda Trabzon deplasmanda Antep'e yenilmişti. Beşiktaş'sa Antalya'yı 3-0 la geçmişti. Kupa dandik, kupa boktan, kupa önemsiz deniyor ama ilk turda gitmekte kötü baktırır adama. 5 takımlı grupta ilk iki çıkıyor. Burada genellikle gerçekleşen grubun favori takımlarının evdeki maçları kazanıp 1 2 çıkması şeklindedir. Ama, bu grup diğerlerinden güç dengesi olarak ayrıldığından dolayı bu maç gövde gösterisinden daha önemli bir hal almış durumda. Trabzon bu maçı aldı aldı, alamazsa bir daha Beşiktaş ve muhtemelen Gaziantep Belediye'yi yarın yenecek olan Gaziantepspor'u yakalayamaz. Çünkü, Beşiktaş ilerde G.Antep belediye'yi İnönü'de muhtemelen yenecek, Gaziantepspor ise dediğimiz gibi evinde oynayacağı 2 maç ve deplasmanda oynayacağı(!) Gaziantep belediye maçlarından yeterli puanı alacaktır. İddaa severlere üst diyerek, zevkli bir maç beklediğimi söyleyeyim. Trabzon şansız fikstür ve zor gruba karşı ilk ikiye girmek için kazanmalı bugün. İzleyelim görelim. 20.00 ligtv..
9 Kasım 2008 Pazar
Fenerbahçe-4 Lincoln-1
Buradan sonrası biraz taraftarlıkla söylenmiş şeyler olacak..
Haydi bastır galatasaray
En büyüksün galatasaray
yönetim futbolcu taraftar
şampiyonsun GALATASARAY
moralimizi bozmayalım, şampiyonda olacağız, uefa'yı da burada alacağız. biz iyi bir takımız. inanın galatasaraylılar. inanın. biz galatasaraylıyız.
2 Kasım 2008 Pazar
Eskişehir-Fenerbahçe 2-2
Alex: Elinden geleni yaptı yine ama kadro kalitesi zayıf diyoruz anlatamıyoruz. Pes oynanmadığından Alex her maçı kazanmaya yetmiyor. Hele rakip köpek gibi koşarken.
Guiza: Büyük fiyasko. Eh be arkadaşım neyi atıcan Allah aşkına. Göstermelik koşularla olmuyor bu iş. Gol atman lazım. Maalesef traş makinesi olma yolunda ilerliyor Guiza.
Eskişehir bütünlüğü: Hele 10 kişi kaldıktan sonra saygı duyulacak bir iş yaptılar. Kazanabilirlerdi bile. 10 kişi ile Fener'i maç ''2-2'' iken baskı altına almak büyük iş. Youla az bir topçu olsa bugün sonuç farklı olabilirdi.
Hakem: Direk kararları anlatamam burada ama çok çok kötüydü diyebilirim rahatlıkla. Maçta bi hakem niye bu kadar öne çıkar anlayamıyorum. Bırak arkadaş sen sadece maçı yönet, adil ol. Niye bu kadar ön plandasın hep. Genel Türk hakemleri gibi. Yani, Fenerbahçe lehine verdiği fazlaca yanlış karar vardı bu da sonuca etki etti..
31 Ekim 2008 Cuma
Galatasaray Sağlık Kurulu
29 Ekim 2008 Çarşamba
Lakers Sezonu Açtı
Finalde Boston'a kaybederken en büyük eksiğimizin pota altında sertliği sağlayacak, blok katkısı yapacak bir uzun olduğu belliydi açıkçası. Pota altında onlara cevap veremeyip sinmiştik. İşte bu sene benim ve hemen hemen bütün nba takipçilerinin neden bizi şampiyonluğun bir numaralı adayı olarak gördüğünün sebebi de burda gizli. Geçen sezonun ortasında sakatlanan, sakatlanmadan önce sertlik mi ararsın, blok mu ararsın, yüksek yüzdeyle hücum gücü mü arasın, alayını bünyesinde barındıran Andrew Bynum bu sene bizimle..
Korkutucu bir pota altı ikilisine sahip olduk. Hem işin savunma yönünde hem hücum yönünde. Dün de gördük bunu ki Gasol-Bynum ikilisinin olduğu bölgeye pek Blazers oyuncusu girmedi, giremedi.. Arka alanda Kobe ve Fisher'la da (içerisi sağlam olduğundan) baskı yapıldığından, tekrar sağlam bir savunma takımı olmanın ışıklarını verdi bize Lakers. İşin hücum yönünde pek sıkıntı yaşamayacağımızı düşünüyorum ki geçmiştede sıkıntı burada değildi.
Sözün özü, belliydi eksik Lakers açısından geçen sene. Şimdi tam o eksiği kapatacak olan Bynum artık takımdaki yerini aldı. Bana göre kesin favorisi Lakers ligin. İnşallah sakatlık belası yaşanmaz, tüm takımlar için yaşanmaz yüzüğüde takarız sene sonunda..
28 Ekim 2008 Salı
İçindeki Nefreti Bırak Be Adam
Tabiri yerindeyse bu ispiyonculuk mantığının ve hareketinin doğru olmadığını, bunu yapmanın çok yanlış olacağını, bir kişinin özel kalacağını tahmin ettiği (ki normal yaşantıda -iki kişinin arasında olan- gibi bir kavram vardır), buna dayanarak söylediği sözlerden dolayı darağacına asılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu kadar zaman sonra neden tekrar bu konuya döndüğüme gelmeden şunuda belirteyim. Bir insanın bir insana hakaret, küfür etmesi hoş bir şey değildir, doğru bir şey değildir. Bunu savunmuyorum. Ancak, hepinizin-hepimizin telefonda, yüzyüze yaptığımız konuşmalarda, geçen sözlerin arada kalacağını bilerek hareket ettiğimizi söylüyorum. Burada geçen konuşmaların ''aa bakın bana ne dedi'' mantığıyla afişe edilmesi çok büyük yanlıştır. Siz günün birinde, özel kalacağını düşündüğünüz sözlerinizden dolayı genel bir tepkiyle karşılaşsanız ne hissederdiniz?
Evet, neden bu noktaya geldim bu kadar zaman sonra.. Şu sebepten dostlar; sayın Tanburacı bitmek tükenmek bilmeyen nefretini tarafsız olması gereken işine ve yazılarına bulaştırmaktadır. Şöyleki; ''ve de Terim hayatında hiç bu kadar başarısız olmamışken mukavelesini taltifen uzatıyorsa tek kelimeyle haksızlıktır!'' bu yazılar Osman Tanburacı'dan alıntılanmıştır. Buna en nazik ifadeyle, Yuh denir. Avrupa üçünlüğünü getirmiş bir teknik direktörü, hayatının en başarısız dönemi şeklinde ifade edersen, sana gülerler. Bu yazdıkları ilk değil sonda olmayacaktır büyük ihtimalle. Ha keza nefret dolu yazılarında bir kaç örnek daha vermek istiyorum:
''48 sene sonra Milli Takımı Avrupa Şampiyonası’na götürecek ve Nottingham’da gol atamadan geri dönecekmişsin...'' diyor Terim için..
Paşam, götüren kilimcinin kör oğlu mu?
''İtalya’da hocalık yapacak ama iki takımdan da uzaklaştırılacakmışsın...'' diyor Terim için..
İtalya'da görevden alınmak için önce orada çalışabilmek, o değere seviyeye ulaşmak gerekir sayın Tanburacı.
''EURO 2008’de hata üstüne hata yapıp, milleti kahrederek, ter akıtan futbolcuların kadere isyanıyla ve de şansın yardımıyla ilerleyip yine başarıyı kendinden menkul sayacakmışsın...'' diyor Terim için..
Buna artık bir şey söyleyemiyorum. Yuh diyorum. Günah diyorum. Ayıp diyorum...
İçindeki nefreti, gerçek dışı, saptırılmış ve yanlış bir şekilde yazılarına döken sayın Tanburacı'yı kendimce Allah'a havale ediyorum..
YASAK KALKTI
27 Ekim 2008 Pazartesi
Juan De Ramos: ''Cumaya gittim gelicem''
5 milyon euro tazminatı çatır çatır ödeyerek Redknapp'ı getirdi Tottenham. Gayet tabi ki bir ivme kazanıp yükselişe geçeceklerdir ama kadronun devre arası veye sezon sonu güçlendirilmesi şart gibi. Tottenham Ramos sonrası ilk galibiyetini aldı Bolton'a karşı. Devamı gelecektir de. Kadronun yetersiz olduğu muhakkak ama bu sırada olacak kadar da değil...
Where Amazing Happens
Fenerbahçe-Bursaspor 5-2
Fenerbahçe bir şekilde yükselişe geçecekti. Kadro-hoca sıkıntıları olsada bu durum en azından ligimizde Fenerbahçe'yi kesinlikle ilk 3ün dışında tutmaya yetmez. Kocaeli ve Bursa gelibiyetleri ile moral kazanmış oldu takım. Maça dönersek, ilk defa kötü dediğimiz Fener ortasahasının daha iyi gözüktüğü bir maç izledik. Bursa o mevkiyi önemsemeyince (!), kontrol tamamen Fener'in olmuş oldu. Bu sayede tempo da eline geçti ve goller gelmeye başladı. Diğer maçların aksine hırs vardı Fenerbahçe'de ve yine diğerlerinin aksine bu sefer göze daha hoş gelen bir oyun.. Sonucunda da rahat bir galibiyet geldi. Buna ihtiyaç vardı açıkçası. Avrupa'da devam için ilerki dönemde yükseliş şart. Deivid geri döndü bu maç ile ki çok önemliydi. Kısa zamanda form tutarsa Alex'in yanında yaratıcı hücum gücü olarak kritik olacak hele bir de Kazım iptal olunca sağ açıkta oynayacak adam kalmadı. Yinede devre arası hamleler gerekli ve olacak gibi Fenerbahçe'de. Bu arada gol makinası gol atacak değil mi?...
Beşiktaş-Sivasspor 1-1
Başlayalım- SONUNA KADAR...
Geçen hafta sonunu değerlendirememiştik. Telafi edeceğim gün içinde. Üç büyüklerin maçları ve avrupa'da bir kaç konu hakkında yazmak istediklerim var. Gün içinde sırasıyla atacağım siteyede bunları.
24 Ekim 2008 Cuma
Çıldırdık 1-0
Sezonun en iyi topunu oynadı kesinlikle Galatasaray. Savunma mükemmeldi, Ayhan ve Meira defansa muazzam yardım etti onunla birlikte takımı 'zamanında' hücuma kaldırmayı başardı. Emre saygı duyulacak performanslarından birine imza attı. Bu tecrübe ve mesleğe olan saygıya şapka çıkartmak lazım. Lincoln Skibbe ile muazzam bir çıkışta (nazar değmesin inşallah diyelim) artık çok daha güçlü ve savunmasına büyük yardımı oluyor. Bu da dün gece olduğu gibi takım savunmasının daha rahat oluşmasını sağladı. Hiç bir dakika Galatasaray 5'e 2 yakalanmadı. Her zaman, Emre-Servet'in yanında Sabri, Ayhan, Meira, Lincoln, Arda, Kewell da ordaydılar. Hücum tarafına bakacak olursak; iplerin Lincoln'ün elinde olduğunu söyleyebiliriz. Sürücü koltuğunda o olduğu zaman daha akıcı ve akıllı hücum ediyor Galatasaray. Arda ve Kewell da top ayaklarına her geldiğinde, büyük çoğunlukta Sabri'nin de müthiş yardımlarıyla, harika bindirmeler yaptılar bu sayede oyunun çoğunluğunda Olimpiakos kalesi abluka altındaydı. Baros, gol atmadı ama rakip savunmayı kendine çekti, bir oraya bir buraya götürdü ki bu sayede kanatlardan ve ortadan giriş rahat oldu Galatasaray'lı oyunculara. Çok faydalıydı, gol atamadı kötüydü diyenlere kulak asmayalım çok güzeldi oda.. 5-0 bitebilecek bir maçtı kısacası, inanılmaz goller kaçırdı Galatasaray. Akıl almayacak türden hakikaten. Bunların acısı çıkabilirdi, Allah'tan çıkmadı 95'te. Kaleye adım adım giden topta ömrümden yıllar gitti benimde.
Çok şükür, gerçekten muazzam futbolla galip geldi Galatasaray. Diğer maçın da berabere bitmesi iyi oldu. Çıkan 1. nin diğer gruplardan birinin 3.sü ile çıkan 2.nin şl'de 3. olup gelen takımla oynayacağını unutmamak lazım. 1.lik büyük avantaj. Geçen seneden biliyoruz. (leverkusen) Artı 1. olduğunuz zaman diğer grubun 3.sü ile oynarken saha avantajınızda oluyor. Yani ilk maçı dışarda yapıyorsunuz ki bu büyük avantaj. Amaç 1.lik olmalı..
Galatasaray deplasmanda Benfica'dan da Berlin'den de puan alamayacak takım değil, hatta yenemeyecek takım değil. Başarabilir Galatasaray. Metalist'i kendi evimizde yenersek 1.olup avantajlı bir biçimde yola devam edebiliriz. İnşallah diyelim. Yol uzun... Tekrar tebrikler Galatasaray, süper oyun ve kazandığın için...
(resimler için kusura bakmayın, gelecek...)
Futbol Saatleri
14:00 Everton - Manchester United / Spormax
14:00 Kartalspor - Giresunspor / D Spor
16:30 Bayern Münih - Wolfsburg
17:00 West Bromwich - Hull City / Spormax
19:00 Fenerbahçe - Bursaspor / Lig Tv
19:30 Blackburn Rovers - Middlesbrough / Spormax
20:00 Rennes - Le Mans / Kanal A
21:30 Juventus - Torino / Ntv Spor
22:00 Toulouse - Monaco/ Kanal A
23:00 Barcelona - Almeria / Ntv
23:00 Porto - Leixoes / Spormax
26 Ekim Pazar
14:00 Erciyesspor - Karşıyaka / D Spor
16:00 Trabzonspor - Gaziantepspor / Lig Tv
16:00 Inter - Genoa / Ntv Spor
16:30 Chelsea - Liverpool / Spormax
18:00 Nancy - Sochaux/Kanal A
18:00 Stuttgart-Bochum
18:00 Recreativo - Valencia / Ntv Spor
19:00 Eskişehirspor - Galatasaray / Lig Tv
19:00 West Ham United - Arsenal / Spormax
20:00 Villarreal - Atletico Madrid / Ntv Spor
22:00 Benfica - Naval / Spormax
22:00 Real Madrid - Athletic Bilbao / Ntv Spor
22:00 Marsilya - PSG/Kanal A
Yasak Arkadaşım (1)
23 Ekim 2008 Perşembe
Çıldırma Vakti.. 21.15
Elimden geldiğince heyecanıma bir dur diyerek, maçı ve önemini değerlendireyim grup adına.. Öncelikle, uefa'daki salak fikstür sebebiyle içerde oynayacağınız maçların istediğiniz rakiplere karşı olması gerekliydi. Nitekim oldu bu. Galatasaray'ın gruptan çıkma adına direk rakibi Olimpiakos. Bu maçın dışarıda olması kötü olurdu. Yunan takımları ve biz Türk takımları genelde deplasmanda pekde iyi sonuçlar almayan, evimizde kat kat daha iyi performanslar gösteren takımlarız. Dolayısıyla evimizde bir adım öndeyiz. Onun haricinde, yükselen bir grafiği var Galatasaray'ın performans adına. Gol bulacağımızı tahmin ediyorum hatta goller bulacağımızı tahmin ediyorum ama şu defansın arkasına atılan toplara Skibbe'nin birşeyler yapıp çözüm bulması şart. Gol yemesekte geçen maçlarda olduğu gibi Trabzon maçında da bu sıkıntı göze çarptı. (İnşallah diyerek) Olası bir erken gol kapıyı açar bizim adımıza. Galatasaray'ın üstüne gelen takımlar, Lincoln'den no-look paslarla, baros kewell ve arda'nın kontralarınla karşı karşıya kalmak durumdadırlar. De Sanctis güven veriyor. Emre-Servet ikilisi önünde Meira-Ayhan ideal. Skibbe'de bozmayacağını söyledi bu dörtlüyü.
İnşallah 23.00 da mutlulukla yazımı yazarım, zaferin coşkusuyla. Ben inanıyorum kazanacağımıza, daha şanslı olacağımıza. Haydi Galatasaray, yine her zaman olduğu gibi mutlu et bizi..
22 Ekim 2008 Çarşamba
Fenerbahçe 2-5 Arsenal
Orta sahaların pas pas olduğu,
Arsenal'in vurunca gol olduğu, gol makinası(!), okçu(!), Guiza'nın vurunca 'olmadığı',
'Maldonado ve Selçuk'un oynadığı ortasahada bende oynarım lan' dememe sebep olan,
Edu-Lugano tandeminin, olası Kalli-Aragones tandeminden farksız olduğunun ortaya çıktığı,
'Carlos'un katkısı saha içinde ne zaman olacak arkadaş' dememe sebep olan,
Arsenal'in zerre kasmadan kazandığı, hele hele 2-0 dan sonra iyice serdiği,
Aziz başkan'ın ''takımı daha da güçlendirdiğini söylediği'' Aragones, Emre(kimdi lan? he şu doğuştan Fenerli olan, locada mıydı maçta..(!) ), Josico(bkz. Lampard(!) ), Guiza (bkz. makina.. yok canım traş makinası değil, her bulduğunu atan en fazla bir iki kaçıran gol makinası 15 milyon euroluk süper yıldız (!!) ), Burak vb transferlerin en nazik ifadeyle patladığının belli olduğu,
Aziz başkan'ın kafasına uymadığından gönderilen Zico ve Aurelio'nun 'biraz' arandığının belli olduğu...
Şampiyonlar ligi ve büyük ihtimalle uefa'nın gittiği,
Fener'in bu seneki kadrosunun zayıf olduğu ama bunun kimilerce(!) kabul edilmediğinden, sonucun 5 olduğu,
Aragones'in de tazminatı almadan (çok afedersiniz) nah gideceğinin farkedildiği (en azından kendi adıma) bir maç olmuştur dün Kadıköy'de...
21 Ekim 2008 Salı
Fenerbahçe-Arsenal Maç Önü
20 Ekim 2008 Pazartesi
Galatasaray-Trabzonspor 3-0
Oyun Geneli: Psikolojik gerginliği her halinden belliydi Skibbe'nin maç öncesinde. (ha keza maçı koparan son gol gelmeden ki sevinçleride belli ediyordu bunu) Bu gerginlik maç başında oyuncularda da vardı. Birde ilk dakikalarda Trabzon bastırınca kafalarda şüphe oluştu acaba mı diye.. Yalnız, galatasaraylı oyunculardaki gerginlik, taktiğin yanlış olmasında veya kötü oyundan değildi bana göre. Belli ki rahat değildi Galatasaray maç öncesinden..
İlk dakikalardaki baskıyı geri çevirince Galatasaray oyunun kontrolünü tamamen aldı ki bu andan sonrada bir daha geri vermedi. Her zaman çok yetenekli olduğundan dem vurduğumuz hücum hattı başta Arda ve Lincoln ile Trabzon savunmasını paramparça etti. Bu sefer baskıyı Galatasaray kurdu devamında gol gecikmedi ama.. Hakikten amaç orta veya değil hiç önemli değil, akıl almayacak derecede güzel, muazzam on numara bir gol attı Arda.. Gol de gelince üstündeki stres tamamen kalktı Galatasaraylı oyuncuların. Arda'nın bireysel şovunu, Lincoln'ün müthiş oyun kontrolünü pas trafiği izledik oyunun kalanında. Ardından Servet'in eline çarpan top ikinci golü getirdi ki belkide orda maç bitti. Trabzonspor ilk yarının sonunda da kendine umut getirecek golü yakalayabilirdi ama açıkçası ne Umut'un ne Gökhan'ın büyük golcü olduğunu düşünmüyorum. İkinci yarıda kazandığı moral ile daha fazla gol istedi Galatasaray. Tabi birde en çok istedikleri durum gerçekleşince, yani Trabzon hep beraber Galatasarayın üstüne gelince bol bol gol pozisyonuna girdi sarı-kırmızılılar. Lincoln'ün Baros, Meira, Kewell ile müthiş paslaşmasından sonra çok kaliteli vuruşuyla üçüncü gol geldi. (kırmızı kart olayı, hakem başlığında) Maçta rahatça sona erdi Galatasaray adına..
Hocalar: First of all Skibbe diyelim.. Eh haketti. Her zaman eleştirdik ama hakkınıda vermeli. Öncelikle bu takımın 4-2-3-1'i hakettiğini yeniden kabullendi ve önlibero olmamasına rağmen Ayhan'ın yanında (topal-barış-linderoth), Meira'yı oraya çekip orta sahayı ikiledi güçlendirdi. Bu sayede ''Galatasaray'a hücüm et ikinci pasında karşı karşıya kalırsın'' durumunu ortadan kaldırdı. Meira'da hızla ileriye taşıdı takımı ki Skibbe'nin bu sisteminde çok kritik nokta bu. Ondan sonrası Lincoln-Kewell-Arda-Baros'un ellerinden öperdi zaten ki öptüde.. Hakkını verelim Skibbe'nin. Rakibi çok iyi analiz edip çok doğru sistem ve kadro ile maçı aldı..
Ersun Yanal: Eh hocam, tamam cesursun kazanmak için çıktında Ali Sami Yen'de de böyle gidilmez üzerine Galatasaray'ın. Kumar oynadı Yanal, gol bulabilse belki avantajına olurdu ama büyük ihtimal olan oldu. Çok hücum taktiği ile çok gol yedi. Ben başta Yattara'lı bir kadro ve daha kontrollü tıpkı Beşiktaş maçında oynadıkları oyun gibi bir anlayış bekliyordum.
Hakem: Baştan en can alıcı konu ile başlayalım. Lincoln'ün atılması mevzusu ki burada Skibbe'de suçludur bence. Golden sonra korner direğini söktü hakemler aralarında konuşmaya başladı ki herkes tarafında görülecek şekilde. (ayrıca: kardeşim, korner direğini söküpte ne yapmış, kendince dans etmiş, rakibi mi küçümsemiş niye kart olsun?.. diyorum) Belli ki orada atmayan hakem burdan sonra aranacak ottan boktan pozisyonda atacak Lincoln'ü. Eh be Skibbe, alsana orada oyundan Lincoln'ü. 3-0 olmuş maç. Alkışlat çıkar işte. Çok mu zor bunu düşünmek. Hemen sonra kasıtlı olmayan bir pozisyonda beklenen oldu ve atıldı Lincoln. Genel olarakta kötüydü hakem. Verilmeyen penaltı ve kartlarda boldu. Hayak kırıklığına uğradım onun adına ki, biri ona hakemliğin Hitler olmak olmadığını anlatmalı!..
Sonuç olarak, beklediğim gibi rahat kazandı Galatasaray güzel oyunuyla. Darısı Olimpiakos maçına. İnşallah...
18 Ekim 2008 Cumartesi
Savunma Nedir Bremen?
17 Ekim 2008 Cuma
Futbol Günlüğü
21.30 Bochum - B. Monchengladbach (24)
18.10.2008
14.30 Inverness - Celtic (Futbol Smart)
14.45 Middlesbrough - Chelsea (Spormax)
15.00 Orduspor - Kasımpaşa (D Spor)
16.00 Bursaspor - Eskişehirspor (Lig Tv)
16.30 W. Bremen - B. Dortmund (24)
17.00 Arsenal - Everton (Spormax)
19.00 Fiorentina - Reggina (Ntv Spor)
19.00 Kocaelispor - Fenerbahçe (Lig Tv)
19.20 Crystal Palace - Barnsley (Futbol Smart)
19.30 M. United - W. Bromwich (Spormax)
20.00 Bordeaux - Toulouse (Kanal A)
21.00 A. Madrid - R. Madrid (Ntv Spor)
21.45 Ajax Amsterdam - Groningen (Futbol Smart)
22.00 Liverpool - Wigan (Spormax) Bant
22.00 O. Lyon - Lille (Kanal A)
23.00 Espanyol - Villarreal (Ntv Spor)
00.20 Botafogo - Santos (Spormax)
01.00 Napoli - Juventus (Ntv Spor) Bant
02.30 Saturn - S. Moskova (Spormax) Bant
19.10.2008
13.30 Nec Nijmegen - Vitesse (Futbol Smart)
15.15 Sheffield Wednesday - Sheffield United (Futbol Smart)
16.00 Gençlerbirliği - Beşiktaş (Lig Tv)
16.00 Milan - Sampdoria (Ntv Spor)
18.00 Stoke - Tottenham (Spormax)
18.00 Auxerre - Rennes (Kanal A)
18.00 Valencia - Numancia (Ntv Spor)
18.00 Hamburger - Schalke 04 (24)
19.00 Galatasaray - Trabzonspor (Lig Tv)
19.15 Hibernian - Hearts (Futbol Smart) Bant
20.00 Karşıyaka - Adanaspor (D Spor)
20.00 Palmeiras - Sao Paolo (Spormax)
21.20 River Plate - Boca Juniors (Ntv Spor)
21.30 Roma - İnter (Ntv)
22.00 Valenciennes - Marsilya (Kanal A)
22.30 CSKA Moskova - Amkar (Spormax) Bant
00.30 A. Bilbao - Barcelona (Ntv Spor) Bant
20.10.2008
20.00 Ç. Rizespor - Altay (D Spor)
22.00 Newcastle - M. City (Spormax)
16 Ekim 2008 Perşembe
Tanrı'ya Dava
Hakim Marlon Polk, dava sürecinde yasal belgelerin iletilebilmesi için davalının adresinin bilinmesi gerektiği, ancak adres bulunmadığı yönünde karar aldı.--
NBA'den Avrupa'ya Süperyıldız?
Sene başında NBA-Avrupa transferleri olduğunda Kobe, Lebron gibi süperyıldızlara da sorulmuştu bu konu. Yani gelip gelmemeleri ile ilgili. İkiside eğer hakikaten NBA'den alacaklarının çok fazlası verildiği ve gerekli şartlar oluştuğu taktirde gelebileceklerini söylemişti. Başta dediğim gibi kimse Avrupa kulüplerinin bu kadar da fazla yükselemeyeceğini düşündüğünden bir süperyıldızın Avrupa'ya gelmesi tahmin edilmiyordu.
Ancak, şu sıralarda etrafta dolaşan dedikodulara bakınca insanın kafasında bir 'acaba' oluşuyor. Olimpiakos'un Kobe Bryant'ı transfer etme isteğinden bahsediyorum. (Ntvspor'un da etraflıca anlattığı habere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz) Kobe Bryant bu yaz serbest kalabilir ve Lakers'dan alabileceğinin (vergiler, ekstra maddeler ile beraber) daha fazlasını Olimpiakos'da bulabilir. Bu olur olmaz ayrı konu, gayet tabiki olmasını istemem ama bu kapının açık bırakılması önemli bir tehlike kanımca.
Bunu önlemenin yolu aslında var. Salary Cap ücret tavanı uygulamaları genişletilebilir, vergi miktarı azaltılabilir.. Ancak bunun bir an önce yapılması gerek aksi taktirde bir süperyıldızın NBA'i terkedip başka bir organizyonda yer alması NBA'in ulaşılmazlığına, kalitesine, hatta en büyüklüğüne çok ciddi bir darbe vurur.
Hakkını İsteyen Onursuz mu?
15 Ekim 2008 Çarşamba
Nerdesin Messi Yusuf(!)
Türkiye-Estonya Maç Önü
Emre Belözoğlu'nun ‘sakatlığı’
Sebebin her ne olursa olsun kaç senedir yedek-sakat olan birine bu kadar para verilmemesi gerektiği,
Madem Türk orta saha arıyorsun kardeşim Aurelio’ya biraz daha fazla parayı Fener’in neden vermediği gibi soru ve düşüncelerimi en baştan detaylı tekrar tekrar anlatmaya gerek yok.
Emre’nin sakatlığının minimum iki hafta daha devam edeceği açıklanmış. Çok para verildi Emre’ye. Herkesin başına gelebilir bu sakatlık mevzu ama Emre’nin başta yaptığı açıklamalar ona karşı negatif bir önyargı oluşturdu, hem sakatlık hem hangi takımı tuttuğu(!) hakkında. Oysa ki ne gerek vardı? Geldiysen geldin, söylese kimseye laf sokmadan, kimseye kendini yarandırmaya çalışmadan iki kelam, belki de bende burda bu yazıyı yazmıyor olacaktım. Düşünelim lütfen, neden Gökhan Gönül’ün Semih’in sakatlıkları belki daha uzun sürmesine rağmen bu kadar dallandırılmıyor?...